Başlanır her yapılan işe Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1. Mutlaka ahitlerinizi yerine getirin Ey inanlar! Dört ayaklı hayvanlar helaldir
Ancak size okunacaklar müstesnadır. İhramlıyken helal'i avlanmak da haramdır
İşte böyle ki, Şüphesiz Allah dilediği hükmü dilediği şekilde size koyar.
2. Dikkat edin Ey İman edenler! Allah'ın şiarına saygısızlık etmeyin sizler.
Elbet o işaretler; 'haram olan ay, kurbanlık hayvan ve ona ait gerdanlıklar,
Mazhar olmak için Rablerinden bir lütfe, Mescid-i Haram'a gelen ziyaretçiler'
Ancak ihramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'dan sizi çıkaranlar
İçin onlara beslediğiniz kin, sizi aşırıya gitmeye, haddi aşmaya sebep olmasın
Doğru iş ve iyilik yapma, kötülükten sakınma üzere birbirinizle yardımlaşın.
Engelleme, suç işleme ve düşmanlıkta konusun birbirinizle yardımlaşmayın.
Muhakkak Allah'tan korkun, sakının. Şüphesiz Allah'ın cezası çok şiddetlidir.
3. Artık size, leş, kan , domuz eti, Allah'ın isminden başkası adına kesilmiş,
(İçeri veya dışarıdan) boğulmuş, vurulmuş, yüksekten düşmüş, boynuzlanmış
Daha canlıyken yetişip kestikleriniz hariç, dikili taşlar adına boğazlanmış,
Eh tabii ki fal oklarıyla rızık arayışı, haram kılındı. Bunlar fısktır, sapmadır.
Mutlaka bugün inkar edenler, sizin dininizi yıkmaktan ümitlerini kesmişlerdir.
Artık onlardan korkmayın Benden korkun. Üzerinizdeki nimetler tamamlanmıştır
İslam dinini sizin için uygun din olarak beğendim ve seçtim. Kim ki eğer,
Darda kalır, aç kalırsa, suç işlemek niyetinde olmaksızın onlardan yiyebilir.
Elbette ihtiyacı ve günaha girmeyeceği kadar. Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
4. Muhtemelen onlar sana kendilerine nelerin helal olduğunu sorarlar.
Açıkça de ki: "Size temiz olan nimetlerin hepsi helal kılınmıştır."
İşte Allah'ın öğrettiği bilgi ile yetiştirdiğiniz avcı hayvanlar,
Direkt yakalayıp, tuttuklarını Allah'ın adını anarak yemeniz helaldir
Elbette Allah'tan korkun ve sakının. Şüphesiz Allah hesabı hızlı görür.
5. Mutlak olarak bugün size bütün temiz şeyler helal kılınmıştır.
Ayrıca kendilerine kitap verilenlerin yemekleri de size helaldir.
İşte sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Müminlerden özgür,
Dürüst ve iffetli kadınlar ile sizden önceki ehl-i kitap, özgür kadınlar
Elbet namuslu, iffetli olanlar, zina etmeyen ve gizlice dost edinmemişler,
Mehirlerini ödediğiniz taktirde, size bunlar da helal kılınmıştır.
Artık kim imanı inkar ederse, yaptıkları tüm işler boşa gider.
İşte o ahirette hüsrana uğrayacak kimsenin ta kendisidir.
6. (Doğrusu şu ki) ey iman edenler! Namaza kalktığınız zamanlar
Ellerinizi dirseklerinizle beraber ve yüzlerinizi yıkayın sizler,
Meshedin başınızın bir kısmını ve ayaklarınızı yıkayın her iki topuğa kadar.
Arının tam olarak, eğer cünüpseniz. Hasta veya yolculuktaysanız eğer,
İhtiyaç gidermeden (hacet) den gelmiş veya kadınlara dokunmuşsanız eğer
Durum su bulmaya müsait değilse, temiz toprakla teyemmüm edin sizler
Ellerinize ve yüzlerinize sürün. Allah size güçlük çıkarmak istememektedir
Mutlaka şükredesiniz diye sizi temizlemek ve nimetini tamamlamak ister.
7. Allah'ın üstünüzdeki nimeti ve: "Duyduk ve itaat ettik" dediğiniz anlar
İçtenlikle ona vermiş olduğunuz sözü hatırlayın.Allah^tan çekinin sizler.
Doğrusu Allah insanın gönüllerinde alan her şeyi hakkıyla bilmektedir.
8. Ey İman edenler! Allah için daima adil şahitlik yaparak hakkı ayakta tutun
Muhakkak ki bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adil olmaktan saptırmasın.
Adaletli olun ki bu takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun ve sakının
İşlediğiniz şeylerden Allah haberdardır. şüphesiz. (O'ndan çekinin)
9. Doğrusu şu ki; Allah iman edip de salih amellerde bulunanlara vadetmiştir
Ecirlerin en büyüğünü. İşte onlar için bağışlanma ve büyük mükafat vardır.
10. Münkir olan, ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem halkıdır.
11. Allah'ın sizdeki nimetlerini hatırlayın ey iman edenler! Hani bir kavim vardır
İstemişti, size ellerini uzatmaya da Allah onların ellerini sizden alıkoymuştur.
Doğrusu Allah'tan korkun ve çekinin, Müminler sadece Allah'a güvensinler.
12. Elbette Allah İsraioğlullarından söz almıştı. Onlardan on iki güvevenilir
Muhkem adam göndermiştik. Allah onlara: "Be sizinle beraberim eğer sizler,
Artık namaz kılar, zekat verir, peygamberime inanır, onları savunur destekler,
İyilik ederek Allah'a borç verirseniz, Şüphesiz O sizin kötülüklerinizi örter,
(Doğrudan) sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Kim inkar eder
Eğri yola saparsa bundan sonra, hakikaten dümdüz yoldan sapmış olur.
13. Mukavelelerini bozmaları sebebiyle, onlara lanet ettik, kalplerini katılaştırdık
Anlamlarını başkalaşacak şekilde kelimeleri değiştirir, sözleri saptırırlar.
İşte böylece kendilerine verilen öğütten hiç bir hisse sahibi olmazlar.
Doğrusu onlardan pek azı müstesna sen onlardan duyarsın hep ihanetler.
Elbet yine de sen onları affet, aldırma, Allah iyilikle davrananları sever.
14. Muhakkak: "Biz Hristiyanız" diyenlerden de söz aldık, fakat onlar
Aldıkları öğütten kendileri hisse almayı unuttular. Biz kıyamete kadar
İçlerine kin ve düşmanlık saldık. Allah onların yaptıklarını bildirecektir.
15. (Doğrusu şu ki) ey ehli kitap! Kitap'tan gizlediklerinizi açıklayan bir
Elçimiz gelmiştir. Gizlediklerinizin çoğunu bildirip, çoğundan da geçiyor
Muhakkak ki size Allah'tan aydınlatıcı nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.
16. Allah, rızasına uyanları esenlik yoluna çıkarıp, zulümden nura çıkarır.
İzniyle elbette, onları dosdoğru selametli, aydınlık bir yola eriştirir.
17. Doğrusu şu ki: ' "Şüphesiz Allah Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler
Elbette küfre girmiştir.' De ki: "Allah, Meryem oğlu Mesih'i, onun annesini,
Milletiyle yeryüzündeki hepsini helak etmek isteseydi kim engel olabilir?"
Allah'ındır göklerin, yerin ve bu ikisinin arasındakilerin egemenliği.
İşte Allah, öyle ki, dilediğini yaratır. O her şeye mutlak güç yetirendir.
18. Dediler ki Yahudi ve Hristiyanlar: "Biz Allah'ın çocukları ve sevdikleriyizdir."
Elbet de ki: "İyi de, ne niye sizleri günahlarınızdan dolayı cezalandırıyor?"
Maalesef hayır, siz O'nun yarattığı insanlardansınız. O dilediğini bağışlar,
Aksi olarak da dilediğine de azap eder. Gökler, yer ve bu ikisinin arasındakiler
İşte O'nundur. Hepsinin hükümranlığı Allah'ındır. Nihayetinde dönüş O'nadır.
19. (Doğrusu şu ki) ey ehl-i Kitap! peygamberlerin gelmediği fetret zamanları:
"Elçi, müjdeci ve uyarıcı gelmedi demenize fırsat olmadan, elçimiz geldi.
Malumatları apaçık size anlatandır o. İşte size muhakkak ki bir müjdeci,
Apaçık bir uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye güç yetirendir, muhakkak ki.
20. İşte hani bir zamanlar Musa kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın verdiği
Değerli nimetleri anın; İçinizden bir peygamber çıkardı ve melikler yaptı sizi.
Elbette dünyadaki alemlerden hiç kimseye vermediği şeyleri size verdi.
21. Mukaddes yere girin ey kavmim! ki orayı Allah'ın size taktir ettiği yerdir.
Arkanıza gerisin geriye dönmeyin. Yoksa olursunuz, hüsrana uğrayanlar,
22. "İyi de orada zorba bir kavim var ey Musa!" dediler. "Orada oldukça onlar,
Doğrusu biz oraya giremeyiz. Fakat onlar oradan çıkarsa, biz de gireriz"
23. Eh O'ndan korkan, Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki kişi şöyle der:
"Mutlak olarak onların üzerine kapıdan girin, girerseniz galip gelirsiniz
Allah'a tevekkül edin sadece, gerçekten sizler iman eden kişilerseniz."
24. İşte onlar: "Ya Musa!"dediler. "Onlar orada durdukça biz asla oraya girmeyiz.
Doğrudan sen Rabbinle git oraya, ikiniz çarpışın, biz burada oturup kalacağız."
25. "Ey Rabbim!" dedi Musa. "Benim hükmüm ancak kendime ve kardemişmedir.
"Malik olamıyorum başkasına. Sen, bizimle fasıklar topluğunun arasınız ayır."
26. Allah buyurdu ki: "Öyle ki orası kırk yıl kendilerine haram kılınmıştır.
İşte onlar yeryüzünde şaşkınca dolaşacaklardır. Fasık toplum için üzülme."
27. Doğrusu onlara Adem'in iki oğluna ait gerçek kıssalarını oku. Onlar birer
Eşsiz kurban sunmuşlar. Birinden kabul edilmişti de diğeri kabul edilmemiştir.
Makbul olmayan kurbanı, diğerine: "Seni öldüreceğim" dedi. O ise şöyle der:
"Allah sadece takva sahibi olanlarının ibadetlerini kabul eder" demiştir.
28. İşte sen beni öldürmek için elini uzatsan bile, ben sana uzatacak değilimdir.
Doğrusu şu ki, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkan birisiyimdir.
29. Elbet isterim ki, sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenir,
Mahiyetindeki günahınla ateş halkından olursun. Zalimlerin cezası budur.
30. Ancak sonunda kardeşini öldürme hususunda nefsi ona galip gelmiştir
İşte böylece onu öldürdü. Bu yüzden de kendisi kaybedenlerden olmuştur.
31. Derken, Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için
Ehemmiyetle yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O: "Bana eyvahlar olsun!
Malumatım bu karganın cesedini gömmede yaptığını yapamayacak kadar
Aciz miyim, kardeşimin cesedini gizlemede" dedi. Böylece o nadim olmuştur.
32. İsrainoğullarına bu yüzden hükmü yazdık: "Kim bir insanı, başka kimseye
Dair veya yeryüzünde bir fesat yapmasına karşılık olmaksızın öldürme
Elbette bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim birisini kurtarır, diriltirse
Mutlaka tüm insanları diriltmiş gibidir. Andolsun ki peygamberimiz,
Apaçık delillerle onlara gelmiştir. Ama onlar yine arzda hadlerini aştılar.
33. İşte Allah ve Resulüne karşı savaşanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar
Davranışları yüzünden cezaları ancak öldürülmesidir, asılmalarıdır,
Elleriyle ayaklarının çapraz şekilde kesilmesidir veya sürülmeleridir.
Muhakkak ki bu dünyada horlanmaktır. Ahirette ise büyük azap vardır.
34. Ancak sizin ele geçirmenizden önce tövbe edenler bundan müstesnadır.
İyi biliniz ki Allah bağışlayandır şüphesiz. O çok merhametlidir.
35. Doğrusu şu ki Allah'a karşı gelmekten sakın ve korkun. O'na yaklaştıran şeyler
Elde edin. Ey iman edenler! O'nun yolunda cihad edin ki, olun kurtuluşa erenler.
36. Muhakkak ki Kafirler, yeryüzündekilerin tamamı hatta bir misline sahip olsalar,
Azaptan kurtulmak için hepsini fidye olarak kıyamet günü onları verseler,
İstekleri kabul edilmeyecektir. Çünkü o gün onları şiddetli bir azap bekler.
37. Dahası orada ateşten çıkmak isterler ama çıkamazlar. Daimi bir azap onları bekler.
38. Erkek olsun, kadın olsun hırsızlık eden kim olursa olsun. Elde ettiler birşeyler
Mukabilinde onların Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak kesin ellerini
Allah üstün ve çok güçlüdür, kuvvetlidir. Hüküm ve hikmet sahibidir.
39. İşlediği zulümden sonra kim tövbe eder, düzgün bir hale gelirse eğer,
Doğruluğundan dolayı Allah tövbesini kabul eder. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
40. Elbette göklerin ve yeryüzünün tasarrufu, bilmez misin Allah'a aittir.
Muhakkak ki dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah'ın her şeye gücü yeter.
41. Ağızlarıyla inandık diyen fakat kalpleriyle inanmayanlardan ve yahudiler
İçinden boyuna küfür içinde koşanlar seni hiç mahsun etmesin, ey peygamber!
Doğrusu şu ki, onlar yalan söylemek için dinlerler. Sana gelmeyen diğer
Emin olmayan topluluk için dinlerler. Onlar sözün bir kısmını değiştirir.
Malumatı saptırırlar. "Size şöyle hüküm verilirse alsın, olmazsa kaçının" derler
Allah kimi saptırıp azap murad ederse, artık o kimseye Allah'a karşı hiç bir
İş yapamazsın. Öyle ki, Allah onların kalplerinin arınmasını istememiştir.
Dünyada onlar için aşağılanma vardır. Ahirette ise çok büyük bir azap vardır.
42. Elbet onlar her türlü yalana kulak tutanlar ve haram yiyen kimselerdir.
Muhakeme için sana gelirlerse aralarında hükmet ya da onlardan yüz çevir.
Artık onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiç bir şekilde zarar veremezler.
İçlerinde hüküm verirsen adaletle hükmet. Şüphesiz ki, Allah adaletlileri sever.
43. Doğrusu Allah'ın hükmü olduğu Tevrat yanlarındayken sana başvuruyorlar.
Eh sonra da verdiğin hükümden dönüyorlar. Onlar zaten inanmamışlardır.
44. Muhakkak ki Biz Tevrat'ı indirdik. Onda bir hidayet ve bir nur vardır.
Allah'a teslim olmuş peygamberler, Allah'ın kitabını korumakla görevliler
İçindeki hükümleri bilen sahipleri, onun üzerinde doğruluğuna şahittirler.
Doğrusu şu ki tüm bunlar, yahudilere ondaki ahkamla hükmetmişlerdir.
Elbette insanlardan korkmayın, Benden korkun. Ayetlerimi az menfaatler
Mukabilinde satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetzse. İşte onlar kafirdir
45. Ayrıca o kitapta hükmettik ki, cana karşılık can, göze karşılık göz vardır.
İşte buruna karşılık burun, kulağa karşılık kulak, dişe karşılık diş vardır.
Doğrusu yaralara karşılık da yaralarla kısas vardır. Fakat kim ki bağışlar,
Elbette bu suçların bağışlanmasına bir vesile olur. Kendisi için kefarettir.
Muhakkak ki kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar zalimlerdir.
46. Akabinden onların, Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik
İçinde doğru yolu gösterici hidayet rehberi ve aydınlatıcı nur olan İncil'i verdik
Doğrular o, kendinden evvelki Tevrat'ı ve muttakiler için onda vardır bir ışık.
47. Ehl-i İncil de Allah'ın kendilerine, onda indirdikleri hükümlerle hükmetsinler.
Muhkem olan Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezlerse, işte onlar fasıklardır.
48. Ayrıca sana da daha önceki kitapları doğrulayıcı ve onlara şahid olan bir
İçerikle gerçek bir Kitap (Kur'an'ı) indirdik. Artık aralarında hüküm ver,
Doğrudan Allah'ın indirdikleriyle. Sana gelen haktan dönüp onlara uyma.
Elbet sizden her biriniz için bir şeriat bir yol tayin ettik, uymanız için onlara.
Mutlaka tek bir ümmet yapardı sizi, eğer Allah dileseydi. Fakat sizi sınamaktadır
Apaçık verdiği hükümlerle. Siz de artık hayırda yarışın, dönüp varacağınız yer
İşte Allah'ın huzurudur. Anlaşmazlığa düştüğünüz hususlarda O size haber verir.
49. Doğrudan Allah'ın indirdikleriyle aralarında hükmet. Onların hevasına uyma
Elbet Allah'ın sana indirdiklerinden bazısından şaşırtmalarından sakın mutlaka.
Muhtemel ki yüz çevirirlerse senden, bilesin ki, Allah, onları musibete uğratacaktır
Açıkça yaptıkları bazı günahlardan ötürü. Şüphesiz insanların bir çoğu fasıktır.
50. İslam dışı cahiliye hükümlerini mi arıyorlar yoksa? Gerçek bir hüküm vardır.
Doğrusu iman eden topluluk için hükmü, Allah'tan da güzel olan kimdir?
51. Ey iman edenler, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar dosttur
Müştereken. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz ki o da onlardandır.
Allah şüphesiz ki zalim olan topluluğa hidayet vermez. Çünkü onlar zalimdirler.
52. İşte yüreklerinde bir hastalık olanları ve bir felakete uğramaktan korkuyoruz
Diyerek onların içine dalıp katılanları görürsün. Fakat bir de görürsünüz
Emir katından bir buyruk gelir veya bir fetih getirir de Allah, bunu yapanlar,
Maksatları aksine benliklerinde sakladıkları şeyle pişmanlık duyar hale gelirler.
53. "Allah'a tüm güçleriyle, sizinle beraber olduklarına dair yemin edenler bunlar mıdır?"
İnanan kimseler böyle derler. Onların yaptıkları şeyler boşa çıktı. Hüsrana uğradılar.
54. Dininden kim dönerse içinizden ey müminler! Allah onların yerine birilerini getirir
Elbette, kendisinin onları sevdiği ve onlarında kendisini sevdiği müminlere değer verir
Münkirlere karşı da güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden, kıyanın kımasından
Asla korkmayan bir topluluk olur. Bu Allah'ın lütfü olur. Onu dilediğine verir
İşte öyle ki Allah Lütfü bol, inayeti bol. Rahmeti boldur. O her şeyi bilendir.
55. Dostunuz, veliniz ancak Allah'tır, O'nun Peygamberleridir, O'na inanlardır.
Elbette O'na Rüku edenler olarak namaz kılanlardır, zekat veren müminlerdir.
56. Mensubiyeti Allah, Peygamber ve inanlardan yana kimin olursa bilsin ki;
Allah'ın taraftarı olanlar üstün geleceklerdir. İşte bu husus böyle bilinmeli.
57. İşte böyle, Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden sizin dininizi
Değersiz kılıp alay konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin sizler
Eğer iman edip inanıyorsanız, Allah'tan korkun ve sakın, olun müttakiler.
58. Münadi ile birbirinizi namaza çağırdığınız zaman, onunla alay ederler,
Alaylı bir oyun sayarlar bunu. Bu şüphesiz akıl erdiremez olduklarındandır.
59. İşte de ki: "Ey Ehl-i Kitap, Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilenlere
Doğrudan inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Çoğunuz fasıksınız.
60. "Elbet Allah katında, daha şiddetli cezaya uğramışları haber vereyim mi?" de.
Maalesef onlar Allah'ın lanet ettikleridir. Gazabına uğrattığı içlerinden bazılarını
Aynen maymunlar ve domuzlar suretine dönüştürdüğü kimseler ve Tağut'a tapanlar
İşte bunların yeri çok daha kötü ve dosdoğru yoldan çok fazla sapmış kimselerdir
61. Derler ki "inandık" sizin yanıza geldileri zamanlar. Halbuki onlar inkara girmiştir.
Elbet yine inkarla çıkmışlardır. Allah onların gizli tutmakta olduklarını iyi bilir.
62. Mutlaka onların çoğunu görürsün; Suç işleyip günaha girer, düşmanlık yapar,
Açıkça haram yemede bir birleriyle yarışırlar. Yaptıkları şey ne de kötüdür.
63. İşte keşke, hükümleri bilen yöneticileri, alimleri onları günah sözleri iletir
Dururken men etseydi. Haram yemekten sakındırsaydı. Yaptıkları ne kötüdür.
64. "Elleri bağlıdır" dediler Yahudiler. Onların elleri bağlandı ve lanetlenmiştir,
Mahiyeti sebebiyle bu sözlerin. Hayır, elbette Allah'ın iki eli de açıktır.
Açıkça dilediği gibi ihsanda bulunur. Andolsun ki sana indirilenler
İşte onların taşkınlıklarını ve küfürlerini artıracaktır. Biz aralarına kin,
Düşmanlık saldık ta kıyamete kadar. Ne vakit savaş amacıyla ateş yaksalar
Elbette Allah söndürdü o ateşi. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa çabalarlar,
Muhakkak ki Allah yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimseleri sevmemektedir.
65. Ah keşke Ehl-i Kitap iman edip sakınsalardı, onların kötü işlerini örter,
İyilikle, nimetlerle dolu olan cennetlere sokardık. Olurlardı ehl-i cennetle beraber
66. Doğrusu onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirilen (Kur'an'ı) tutsalardı
Elbet üstlerinden ve ayaklarının altından bol nimetlere nail olur ve onları yerlerdi
Muhakkak içlerinde aşırı olmayan kimseler de var ama çoğunun yaptıkları ne kötüdür.
67. Ancak Rabbinden sana bildirileni tebliğ et, Ey Peygamber! Bu tebliği ifa etmezsen eğer
İşte o zaman elçiğini yapmamış olursun. Elbette Allah senin insanlardan koruyacaktır.
Doğrusu şu ki, Allah küfreden bir topluluğu doğru yola eriştirmez. (Başarıları yoktur.)
68. "Ey Ehl-i Kitap" de, "Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirilen hükümleri sizler
Muhkem şekilde yerine getirmedikçe, hiç bir temele oturmuş değilsinizdir."
Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların azgınlık ve küfrünü artıracaktır.
İnkarlarından dolayı sen bu kafir topluluğuna üzülme. Tasalanmaya değmez onlar.
69. Doğrusu şu ki, iman ederler öyle ki; Yahudiler, Sabiler, Hristiyanlar, Allah'a inanlar,
Elbette salih amellerde bulunanlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
70. Muhakkak ki bir İsrailoğullarından söz almıştık. Onlara göndermiştik peygamberler
Ama Peygamber onların nefislerinin istemediği bir husu getirdiyse, yalanladırlar.
İsyan ettiler onlara, bir kısım elçileri yalanladılar, bir kısım elçileri de öldürdüler.
71. Doğrusu bir daha fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra tövbe ettiler.
Elbette Allah kabul etti. Sonra yine çoğu körleşti, sağırlaştı. Allah yaptıklarını görür.
72. Muhakkak ki; "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyen kimseler küfre girmişlerdir.
Açıkçası Mesih: "Ey İsrailoğlulları! Benim Rabbim, sizin de Rabbiniz olan
İşte O Allah'a ibadet edin. Şüphesiz Allah, Allah'a şirk koşana cenneti haram kılmıştır.
Doğrusu onların varacağı yer ateştir. Zalimlerin asla bir yardımcısı olmayacaktır.
73. Elbette "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre girmişlerdir. Halbuki tek bir
Mabut'tan başka ilah yoktur. Onlar söylediklerinden vazgeçmezlerse eğer,
Acı bir azap onlara gelecektir. (İnkarlarında ısrarcı olanlara elim azap vardır.)
74. İşledikleri günahlar için hala, Allah'a tövbe edip af dilenmiyecekler midir?
Doğru Allah, çok bağışlayıcıdır. Şüphesiz O engin rahmet sahibidir.
75. Elçidir Meryem oğlu Mesih sadece. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir
Mükemmel bir kadındır, onun annesi. İkisi yemek yerlerdi. Bak onlara
Ayetleri nasıl da açıklıyoruz. Sonra bakın yine, nasıl da yüz çeviriyorlar
76. İşte de ki: Allah'ı bırakıp siz ne yarar ne de zararı olmayan bir varlığa
Doğru mu kulluk ediyorsunuz? Halbuki Allah her şeyi işitendir, bilendir.
77. "Ey Ehl-i Kitap" de. " Dininizde haksız yere aşırıya gitmeyin sizler.
Mazide sapmış, bir çoğunu da saptırmış ve dosdoğru yoldan sapmış olan
Arzuları olan bir topluluğun heva ve heveslerine kesinlikle uymayın.
78. İsrailoğullarından küfre girenlere Davud'un dilinden lanet edilmiştir.
Dahası Meryem oğlu İsa diliyle de. Bu onların haddi aşmalarındandır.
79. Elbette yapmakta oldukları kötü işlerden dolayı birbirlerini menetmezlerdi
Muhakkak ki onların yapmakta oldukları şeyle ne kadar da kötü idi.
80. Ancak görürsün ki onlardan bir çoğunun kafirlerle dostluk kurarlar
İşte ne kötüdür nefislerinin kendilerine takdim ettikleri. Uğrayacaklardır
Doğrudan Allah'ın gazabına. Onlar azap içinde ebediyen kalacaklardır.
81. Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen şeye iman etselerdi onlar,
Muhakkak ki onları dost edinmezlerdi. Ama onların çoğu fasıklardır.
82. Andolsun ki, insanlardan müminlere en şiddetli düşman olanlar
İşte Yahudilerle müşrikleri olarak görürsün. İman edenlere sevgiler
Doğrultusunda en yakın "Biz Hristiyanız" diyenleri görürsünüz.
Elbet bunlar içinde bazı keşişler ve rahipler olması sebebiyledir.
Muhakkak ki onlar kendilerini ululamayıp, büyüklük taslamazlar.
83. Allah'ın Resulüne indirileni dinlediklerinde gerçeği tanırlar,
İçtenlikle gözleri yaşlarla dolar taşar. Onlar şu şekilde derler:
"Doğrudan ki Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi yaz şahidlerle beraber"
84. Eh zaten Rabbimiz bizi salihler topluluğunun arasına katmasını umar,
Münacaat ederken, Ne oluyor bize, Allah'a ve bize gelen hakka inanmayalım?
85. Allah da onların söyledikleri sözler yüzünden, altından ırmaklar akan cennetler
İçine sokarak ödüllendirir. Orada ebedi kalırlar. İşte iyilik edenlerin mükafatı budur.
86. Doğrusu inkar edenlerle ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cehennem ehlidir.
87. Ey iman edenler! Allah'ın helal ettiği temiz şeyleri kendinize haram etmeyin
Maksadınızla haddi aşanlardan olmayın. Şüphesiz ki, Allah haddi aşanları sevmez.
88. Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olanlarını yiyiniz.
İnandığınız şekliyle, kendisine iman ettiğiniz Allah'tan korkup sakınınız.
89. Doğrusu, Allah sizi boş yere yemin etmeniz sebebiyle sizi sorumlu tutmaz.
Elbette sizi kasten ve yürekten yaptığınız yeminler yüzünden sorumlu tutar.
Muhakkak ki onun kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemek ortalaması kadar,
Aynı şekilde on yoksulu yedirmek, yahut giydirmek veya bir köle azat etmektir.
İşte bunlara güç yetiremeyenler üç gün oruç tutar. Yeminizi bozduğunuzda budur
Doğru olan kefaret. (Bundan sonrası için) yeminlerinizi hakkıyla koruyun sizler.
Elbette Allah şükredersiniz diye ayetlerini size böyle açıkça beyan eder.
90. Munkirattan kaçının ey iman edenler! Şarap, kumar, fal okları, dikili taşlar,
Ancak şeytanın piş işleridir. Uzak durun bunlardan ki olun muradınıza erenler.
91. İşte şeytan aranızda kin ve düşmanlığı şarap ve kumarla sokmak ister.
Doğrusu sizi bunlarla Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.
Eh artık onun bu kötülüklerine son verip, vazgeçtiniz değil mi sizler?
92. Mutlaka itaat edin Allah'a ve Peygambere ve sakının. Yüz çevirirseniz eğer
Açıkça bilin ki, elçimize düşen görev sadece apaçık bir tebliğden ibarettir.
93. İman edip de salih amellerde bulunanlar için çekindikleri ve inandıkları şeyler
Doğru dürüst işlerde bulundukları, sonra yine çekinmeye devam ettikleri şeyler
Emin olarak inandıkları, korkup sakındıkları ve iyilikte bulundukları taktirde onlar
Mahiyeti önceden meçhul olan zamanda dedikleri günah, ve yedikleri haram şeyler
Açısından bir vebal ve sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah İyilik yapanları sever.
94. İşte ey iman edenler, Allah, O'nu görmeksizin kendisinden korkan kişileri
Doğrudan ortaya çıkarmak için ellerinizin veya mızraklarınızın erişeceği,
Elde edeceği bir av ile sizi sınayacaktır andolsun. Bununla ayırt eder kişiyi
Muhakkak ki bundan sonra kim haddi aşarsa, onun için çok çetin bir azap vardır.
95. Avlanmayın ihramdayken ey inam edenler! İçinizden, kim kasıtlı olarak avlanır
İse, içinizden iki adalet sahibinin hükmüne göre öldürdüğü hayvanın benzeridir.
Dahası bu Kabe'ye ulaşan hayvanlardan kurban etmektir veya yoksul doyurmaktır.
Elbet buna da gücü yetmezse bunlara denk gelecek şekilde oruç tutmaktır.
Mutlaka böylece yaptığının cezasını tatması gerekir. Allah geçmiş suçları bağışlar.
Ama bundan sonra kim bu suçu işlerse şüphesiz Allah öc alır. Allah üstündür öc alandır.
96. İşte size denizde avlanmak, avlandığını yemek misafirlerine ikram etmek helaldir.
Doğrusu şu ki size ihramda olduğunuz zaman müddetinçe kara avı haram kılınmıştır.
Elbette Allah'tan korkun ve sakının öyle ki O'nun huzurunda toplanacaksınız sizler
97. Makam-ı Beyt-i Haram'ı (Kabe'yi) insanlar için bir ayaklanma, kıyam yeri kılmıştır.
Ay olarak Haram'ı, kurbanı ve boyunlarındaki gerdanlıkları da insanlar için sebebtir
İşte bu Allah'ın göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsini bildiğini bilmenizi istemiştir.
98. Dikkat edin, bilin ki, Allah'ın cezası çok şiddetlidir. Allah bağışlayandır, merhametlidir.
99. Elçinin görevi ancak tebliğdir. Allah açığa vurduğunuzu da gizlediğiniz şeyleri de bilir.
100. "Mundar ile temiz bir değildir" de."Pis olan şeyin çok olması hoşuna gitse bile bir değildir.
Artık, ey temiz idrak sahipleri!Allah'tan korkun ve çekinin ki kurtuluşa erişin sizler.
101. İşte ey iman edenler! açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın sizler.
Doğusu şudur ki Kur'an indirilirken bunlar ait şeyler sorarsanız hüküm açıklanır.
Elbette Allah sizi onlardan affetmiştir. Allah, bağışlayandır, çok yumuşak olandır.
102. Maalesef sizden önce de bir topluluk onu sormuştu da, sonra küfredenlerden oldular.
103. Allah, Bahire'yi, Saibe'yi, Vasila'yı ve Ham'ı meşru kılmamıştır. Ancak küfredenler
İşte onlar Allah'a yalan yere iftira atıp uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmezler.
104. Doğrusu onlara "gelin Allah'a Peygambere indirilene" dendiğinde onlar: "bize yeter
Elbette atalarımızdan gördüğümüz ve bugüne kadar yapageldiğimiz şeyler" derler.
Madem ki ataları gerçeği bilmiyorlar ve hakikat olan doğru yola gelmiyorsa eğer?
105. Artık ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Kendinize bakın sizler
İşte siz doğru yola ererseniz eğer, size sapıkların sapkınlığı zarar vermeyecektir.
Doğrudan ki hepinizin dönüşü Allah'adır. O size yaptıklarınızı bir bir bildirecektir.
106. Ey iman edenler! Sizden birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet edeceğiniz zamanlar
Muhakkak aranızda iki adaletli kişi bulundurun. Yolculuktayken ölüm isabet ederse eğer,
Aranızdan olmayan iki kişi şahit tutun. Şüphelenirseniz onlardan, namaz sonrasına kadar
İsteyin beklesinler. Her birine şöyle yemin ettirin: "Vallahi akrabamız dahi olsa hiçbir
Değer karşılında bu yeminimizi satmayacağız. Allah'ın şahitliğini saklamayacağızdır.
Eğer bunu bu şekilde yaparsak mutlaka günah işleyen kimselerden oluruz bizler"
107. Muhtemel ki o ikisi aleyhine kesin olarak günahı hakkettikleri anlaşılırsa eğer,
Artık bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi ki bunlar daha hak sahibidir.
İşte diğerlerinin yerine bunlar geçer ve: "Bizim şahitliğimiz sizden daha doğrudur.
Doğrusu şu ki biz haddi aşmadık. yoksa zalimler olalım" diye Allah'a yemin ederler.
108. Elbet bu, hakkıyla şahitlik etmeleri veya yeminlerinden sonra şahitlikleri devam eder
Muhalif şekilde reddedilmesinden korkmamalarını sağlama haline çok daha yakındır.
Allah'tan korkup çekinin ve dinleyin. Allah fasıklar toplumunu doğru yola eriştirmez
109. İşte, Allah elçileri toplayacağı o gün: "Size ne cevap verildi?"diyecektir. Onlar:
Derler ki: " Bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz ki sen bütün gizli şeyleri bilensindir."
110. "Ey Meryem Oğlu İsa! diyecektir Allah." Sana ve annene olan nimetimi hatırlayıver.
Muhakkaki seni Ruh'ul Kudus ile destekledim. Beşikteyken de yetişkin insanlar
Arasında konuşuyordun. Olgunluk çağında sana hikmet, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim.
İşte hani çamurdan kuş şeklinde bir şeyler yapardın iznimle üfürürdün de kuş oluverir
Doğuştan kör olanı, abraş alacalı hastasını iznimle kurtarmıştın. Hani ölüyü iznimle
Elbette, diriltmiştin. Hani İsraioğullarına apaçık delillerle geldiğin zamanlar
Münkir olanlar vardı onlardan. O kafirler dedi ki: "Bu şeyler apaçık bir büyüdür"
Aşikar şekilde seni onların ellerinden kurtarmıştım da, geri püskürtülmüştü onlar.
111. İşte hatırla o zamanı ki, Havarilere: "Bana ve elçime inanın" diye vahyetmiştim de, Onlar
Da: "İman ettik, gerçekten müslümanlar olduğumuza sen de şahit ol" demiştir.
112. "Ey Meryem oğlu İsa! " diye devamla Havariler demişlerdi ki bir zamanlar:
“Mümkün olur mu Rabbin bize gökten bir sofra indirse?" O da şöyle demiştir:
Allah’tan korkun sakının gerçekten siz hakkıyla O’na inanıyorsanız eğer,
(İnancınızda neye nasıl inandığınızı iyi bilin. İmanınızın hakını verin sizler)
113. Demişlerdi ki: "O'ndan yemek istiyoruz kalplerimiz tam mutmain olsun.
Elbet bilelim ki sen de doğru söylüyorsun buna şahitlerden olalım bizler."
114. Meryem oğlu İsa: Allah'ım, Ey Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir.
Aynen hem bugün gelenlerimize hem de sonrakilere bugün bayram olsun.
İşte bu da senden bir delil olsun. Bizi rızıklandır. Sen en hayırlı rızk verensindir."
115. "Doğrudan ki size onu indireceğim ben" demişti Allah " Fakat bundan sonra
Eğer içinizden kim inkar ederse, bu alemde hiç bir kimseyi azaplandırmadığım
Mahiyette bir azapla onu azaplandıracağım. (Onun için çok çetin bir azap vardır.)
116. Allah: "Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara beni ve anneni, Allah'ı bırakın sizler
İki ilah edinin diye sen mi söyledin? "dediğinde: "Seni tenzih ederim bu sözler
Denmişse bilen sen elbette bilirsin bunu. Benim içimde ne varsa sen bilensindir.
Elbette ben Sende olanı bilemem. Şüphesiz Sen gizliyi hakkıyla bilensindir
117. "Mümkün değil ben ancak bana emrettiklerin dışında bir şey söylemedim" der.
Aynen benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin sizler"
İçlerinde kaldığım sürece ben onları korur, gözetirdim bunlara şahidimdir.
Daha sonra hayatıma son verildiğinde, onların üzerinde gözetleyici Sensindir.
Elbette Sen her şeyin üzerinde şahit olansın. Her şeyi gözeten sensindir.
118. Muhtemel ki Sen onları azaplandırırsan şüphesiz onlar senin kullarındır.
Azaplandırmayıp bağışlarsan eğer, şüphesiz aziz olan ve hakim olan sensindir
119. İşte hesap günü Allah şöyle:"Bugün doğrularla doğruluklarının fayda günüdür.
Daimi olarak kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler onlar için vardır.
Elbet Allah onlardan razı olmuş onlar da elbette O'ndan razı olmuşlardır.
Mutluluk olan şey budur. İşte en büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
120. Allah'a aittir göklerin, yeryüzünün ve bu ikisi arasındaki var olanlar.
İşte her şeyin tasarrufu O'nun elinin altındır. O her şeye güç yetirendir.
(Dünyada bilinen bilinmeyen her ne varsa her şey onun tasarrufundadır.
Engin göklerde bilinen bilinmeyen var olan her şey onun tasarrufundadır.)