31 Ekim 2017 Salı

Maide

Başlanır her yapılan işe Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 

1.     Mutlaka ahitlerinizi yerine getirin Ey inanlar! Dört ayaklı hayvanlar helaldir
        Ancak size okunacaklar müstesnadır. İhramlıyken helal'i avlanmak da haramdır
        İşte böyle ki, Şüphesiz Allah dilediği hükmü dilediği şekilde size koyar.
2.     Dikkat edin Ey İman edenler! Allah'ın şiarına saygısızlık etmeyin sizler.
        Elbet o işaretler; 'haram olan ay, kurbanlık hayvan ve ona ait gerdanlıklar,

        Mazhar olmak için Rablerinden bir lütfe, Mescid-i Haram'a gelen ziyaretçiler'
        Ancak ihramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'dan sizi çıkaranlar
        İçin onlara beslediğiniz kin, sizi aşırıya gitmeye, haddi aşmaya sebep olmasın
        Doğru iş ve iyilik yapma, kötülükten sakınma üzere birbirinizle yardımlaşın.
        Engelleme, suç işleme ve düşmanlıkta konusun birbirinizle yardımlaşmayın.

        Muhakkak Allah'tan korkun, sakının. Şüphesiz Allah'ın cezası çok şiddetlidir.
3.     Artık size, leş, kan , domuz eti, Allah'ın isminden başkası adına kesilmiş,
        (İçeri veya dışarıdan) boğulmuş, vurulmuş, yüksekten düşmüş, boynuzlanmış
        Daha canlıyken yetişip kestikleriniz hariç, dikili taşlar adına boğazlanmış,
        Eh tabii ki fal oklarıyla rızık arayışı, haram kılındı. Bunlar fısktır, sapmadır.

        Mutlaka bugün inkar edenler, sizin dininizi yıkmaktan ümitlerini kesmişlerdir.
        Artık onlardan korkmayın Benden korkun. Üzerinizdeki nimetler tamamlanmıştır
        İslam dinini sizin için uygun din olarak beğendim ve seçtim. Kim ki eğer,
        Darda kalır, aç kalırsa, suç işlemek niyetinde olmaksızın onlardan yiyebilir.
        Elbette ihtiyacı ve günaha girmeyeceği kadar. Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.

4.     Muhtemelen onlar sana kendilerine nelerin helal olduğunu sorarlar.
        Açıkça de ki: "Size temiz olan nimetlerin hepsi helal kılınmıştır."
        İşte Allah'ın öğrettiği bilgi ile yetiştirdiğiniz avcı hayvanlar,
        Direkt yakalayıp, tuttuklarını Allah'ın adını anarak yemeniz helaldir
        Elbette Allah'tan korkun ve sakının. Şüphesiz Allah hesabı hızlı görür.

5.     Mutlak olarak bugün size bütün temiz şeyler helal kılınmıştır.
        Ayrıca kendilerine kitap verilenlerin yemekleri de size helaldir.
        İşte sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Müminlerden özgür,
        Dürüst ve iffetli kadınlar ile sizden önceki ehl-i kitap, özgür kadınlar
        Elbet namuslu, iffetli olanlar, zina etmeyen ve gizlice dost edinmemişler,

        Mehirlerini ödediğiniz taktirde, size bunlar da helal kılınmıştır.
        Artık kim imanı inkar ederse, yaptıkları tüm işler boşa gider.
        İşte o ahirette hüsrana uğrayacak kimsenin ta kendisidir.
6.     (Doğrusu şu ki) ey iman edenler! Namaza kalktığınız zamanlar
        Ellerinizi dirseklerinizle beraber ve yüzlerinizi yıkayın sizler,

        Meshedin başınızın bir kısmını ve ayaklarınızı yıkayın her iki topuğa kadar.
        Arının tam olarak, eğer cünüpseniz. Hasta veya yolculuktaysanız eğer,
        İhtiyaç gidermeden (hacet) den gelmiş veya kadınlara dokunmuşsanız eğer
        Durum su bulmaya müsait değilse, temiz toprakla teyemmüm edin sizler
        Ellerinize ve yüzlerinize sürün. Allah size güçlük çıkarmak istememektedir

        Mutlaka şükredesiniz diye sizi temizlemek ve nimetini tamamlamak ister.
7.     Allah'ın üstünüzdeki nimeti ve: "Duyduk ve itaat ettik" dediğiniz anlar
        İçtenlikle ona vermiş olduğunuz sözü hatırlayın.Allah^tan çekinin sizler.
        Doğrusu Allah insanın gönüllerinde  alan her şeyi hakkıyla bilmektedir.
8.     Ey İman edenler! Allah için daima adil şahitlik yaparak hakkı ayakta tutun

        Muhakkak ki bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adil olmaktan saptırmasın.
        Adaletli olun ki bu takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun ve sakının
        İşlediğiniz şeylerden Allah haberdardır. şüphesiz. (O'ndan çekinin)
9.     Doğrusu şu ki; Allah iman edip de salih amellerde bulunanlara vadetmiştir
        Ecirlerin en büyüğünü. İşte onlar için bağışlanma ve büyük mükafat vardır.

10.   Münkir olan, ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem halkıdır.
11.   Allah'ın sizdeki nimetlerini hatırlayın ey iman edenler! Hani bir kavim vardır
        İstemişti, size ellerini uzatmaya da Allah onların ellerini sizden alıkoymuştur.
        Doğrusu Allah'tan korkun ve çekinin, Müminler sadece Allah'a güvensinler.
12.   Elbette Allah İsraioğlullarından söz almıştı. Onlardan on iki güvevenilir

        Muhkem adam göndermiştik. Allah onlara: "Be sizinle beraberim eğer sizler,
        Artık namaz kılar, zekat verir, peygamberime inanır, onları savunur destekler,
        İyilik ederek Allah'a borç verirseniz, Şüphesiz O sizin kötülüklerinizi örter,
        (Doğrudan) sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Kim inkar eder
        Eğri yola saparsa bundan sonra, hakikaten dümdüz yoldan sapmış olur.

13.   Mukavelelerini bozmaları sebebiyle, onlara lanet ettik, kalplerini katılaştırdık
        Anlamlarını başkalaşacak şekilde kelimeleri değiştirir, sözleri saptırırlar.
        İşte böylece kendilerine verilen öğütten hiç bir hisse sahibi olmazlar.
        Doğrusu onlardan pek azı müstesna sen onlardan duyarsın hep ihanetler.
        Elbet yine de sen onları affet, aldırma, Allah iyilikle davrananları sever.

14.   Muhakkak: "Biz Hristiyanız" diyenlerden de söz aldık, fakat onlar
        Aldıkları öğütten kendileri hisse almayı unuttular. Biz kıyamete kadar
        İçlerine kin ve düşmanlık saldık. Allah onların yaptıklarını bildirecektir.
15.   (Doğrusu şu ki) ey ehli kitap! Kitap'tan gizlediklerinizi açıklayan bir
        Elçimiz gelmiştir. Gizlediklerinizin çoğunu bildirip, çoğundan da geçiyor

        Muhakkak ki size Allah'tan aydınlatıcı nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.
16.   Allah, rızasına uyanları esenlik yoluna çıkarıp, zulümden nura çıkarır.
        İzniyle elbette, onları dosdoğru selametli, aydınlık bir yola eriştirir.
17.   Doğrusu şu ki: ' "Şüphesiz Allah Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler
        Elbette küfre girmiştir.' De ki: "Allah, Meryem oğlu Mesih'i, onun annesini,

        Milletiyle yeryüzündeki hepsini helak etmek isteseydi kim engel olabilir?"
        Allah'ındır göklerin, yerin ve bu ikisinin arasındakilerin egemenliği.
        İşte Allah, öyle ki, dilediğini yaratır. O her şeye mutlak güç yetirendir.
18.   Dediler ki Yahudi ve Hristiyanlar: "Biz Allah'ın çocukları ve sevdikleriyizdir."
        Elbet de ki: "İyi de, ne niye sizleri günahlarınızdan dolayı cezalandırıyor?"

        Maalesef hayır, siz O'nun yarattığı insanlardansınız. O dilediğini bağışlar,
        Aksi olarak da dilediğine de azap eder. Gökler, yer ve bu ikisinin arasındakiler
        İşte O'nundur. Hepsinin hükümranlığı Allah'ındır. Nihayetinde dönüş O'nadır.
19.   (Doğrusu şu ki) ey ehl-i Kitap! peygamberlerin gelmediği fetret zamanları:
        "Elçi, müjdeci ve uyarıcı gelmedi demenize fırsat olmadan, elçimiz geldi.

        Malumatları apaçık size anlatandır o. İşte size muhakkak ki bir müjdeci,
        Apaçık bir uyarıcı  gelmiştir. Allah  her şeye güç yetirendir, muhakkak ki.
20.   İşte hani bir zamanlar Musa kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın verdiği
        Değerli nimetleri anın; İçinizden bir peygamber çıkardı ve melikler yaptı sizi.
        Elbette dünyadaki alemlerden hiç kimseye vermediği şeyleri size verdi.

21.   Mukaddes yere girin ey kavmim! ki orayı Allah'ın size taktir ettiği yerdir.
        Arkanıza gerisin geriye dönmeyin. Yoksa olursunuz, hüsrana uğrayanlar,
22.   "İyi de orada zorba bir kavim var ey Musa!" dediler. "Orada oldukça onlar,
        Doğrusu biz oraya giremeyiz. Fakat onlar oradan çıkarsa, biz de gireriz"
23.   Eh O'ndan korkan, Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki kişi şöyle der:

        "Mutlak olarak onların üzerine kapıdan girin, girerseniz galip gelirsiniz
        Allah'a tevekkül edin sadece, gerçekten sizler iman eden kişilerseniz."
24.   İşte onlar: "Ya Musa!"dediler. "Onlar orada durdukça biz asla oraya girmeyiz.
        Doğrudan sen Rabbinle git oraya, ikiniz çarpışın, biz burada oturup kalacağız."
25.   "Ey Rabbim!" dedi Musa. "Benim hükmüm ancak kendime ve kardemişmedir.

        "Malik olamıyorum başkasına. Sen, bizimle fasıklar topluğunun arasınız ayır."
26.   Allah buyurdu ki: "Öyle ki orası kırk yıl kendilerine haram kılınmıştır.
        İşte onlar yeryüzünde şaşkınca dolaşacaklardır. Fasık toplum için üzülme."
27.   Doğrusu onlara Adem'in iki oğluna ait gerçek kıssalarını oku. Onlar birer
        Eşsiz kurban sunmuşlar. Birinden kabul edilmişti de diğeri kabul edilmemiştir.

        Makbul olmayan kurbanı, diğerine: "Seni öldüreceğim" dedi. O ise şöyle der:
        "Allah sadece takva sahibi olanlarının ibadetlerini kabul eder" demiştir.
28.   İşte sen beni öldürmek için elini uzatsan bile, ben sana uzatacak değilimdir.
        Doğrusu şu ki, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkan birisiyimdir.
29.   Elbet isterim ki, sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenir,

        Mahiyetindeki günahınla ateş halkından olursun. Zalimlerin cezası budur.
30.   Ancak sonunda kardeşini öldürme hususunda nefsi ona galip gelmiştir
        İşte böylece onu öldürdü. Bu yüzden de kendisi kaybedenlerden olmuştur.
31.   Derken, Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için
        Ehemmiyetle yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O: "Bana eyvahlar olsun!

        Malumatım bu karganın cesedini gömmede yaptığını yapamayacak kadar
        Aciz miyim, kardeşimin cesedini gizlemede" dedi. Böylece o nadim olmuştur.
32.   İsrainoğullarına bu yüzden hükmü yazdık: "Kim bir insanı, başka kimseye
        Dair veya yeryüzünde bir fesat yapmasına karşılık olmaksızın öldürme
        Elbette bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim birisini kurtarır, diriltirse

        Mutlaka tüm insanları diriltmiş gibidir. Andolsun ki peygamberimiz,
        Apaçık delillerle onlara gelmiştir. Ama onlar yine arzda hadlerini aştılar.
33.   İşte Allah ve Resulüne karşı savaşanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar
        Davranışları yüzünden cezaları ancak öldürülmesidir, asılmalarıdır,
        Elleriyle ayaklarının çapraz şekilde kesilmesidir veya sürülmeleridir.

        Muhakkak ki bu dünyada horlanmaktır. Ahirette ise büyük azap vardır.
34.   Ancak sizin ele geçirmenizden önce tövbe edenler bundan müstesnadır.
        İyi biliniz ki Allah bağışlayandır şüphesiz. O çok merhametlidir.
35.   Doğrusu şu ki Allah'a karşı gelmekten sakın ve korkun. O'na yaklaştıran şeyler
        Elde edin. Ey iman edenler! O'nun yolunda cihad edin ki, olun kurtuluşa erenler.

36.   Muhakkak ki Kafirler, yeryüzündekilerin tamamı hatta bir misline sahip olsalar,
        Azaptan kurtulmak için hepsini fidye olarak kıyamet günü onları verseler,
        İstekleri kabul edilmeyecektir. Çünkü o gün onları şiddetli bir azap bekler.
37.   Dahası orada ateşten çıkmak isterler ama çıkamazlar. Daimi bir azap onları bekler.
38.   Erkek olsun, kadın olsun hırsızlık eden kim olursa olsun. Elde ettiler birşeyler

        Mukabilinde onların Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak kesin ellerini
        Allah üstün ve çok güçlüdür, kuvvetlidir. Hüküm ve hikmet sahibidir.
39.   İşlediği zulümden sonra kim tövbe eder, düzgün bir hale gelirse eğer,
        Doğruluğundan dolayı Allah tövbesini kabul eder. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
40.   Elbette göklerin ve yeryüzünün tasarrufu, bilmez misin Allah'a aittir.

        Muhakkak ki dilediğine azap eder, dilediğini bağışlar. Allah'ın her şeye gücü yeter.
41.   Ağızlarıyla inandık diyen fakat kalpleriyle inanmayanlardan ve yahudiler
        İçinden boyuna küfür içinde koşanlar seni hiç mahsun etmesin, ey peygamber!
        Doğrusu şu ki, onlar yalan söylemek için dinlerler. Sana gelmeyen diğer
        Emin olmayan topluluk için dinlerler. Onlar sözün bir kısmını değiştirir.

        Malumatı saptırırlar. "Size şöyle hüküm verilirse alsın, olmazsa kaçının" derler
        Allah kimi saptırıp azap murad ederse, artık o kimseye Allah'a karşı hiç bir
        İş yapamazsın. Öyle ki, Allah onların kalplerinin arınmasını istememiştir.
        Dünyada onlar için aşağılanma vardır. Ahirette ise çok büyük bir azap vardır.
42.   Elbet onlar her türlü yalana kulak tutanlar ve haram yiyen kimselerdir.

        Muhakeme için sana gelirlerse aralarında hükmet ya da onlardan yüz çevir.
        Artık onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiç bir şekilde zarar veremezler.
        İçlerinde hüküm verirsen adaletle hükmet. Şüphesiz ki, Allah adaletlileri sever.
43.   Doğrusu Allah'ın hükmü olduğu Tevrat yanlarındayken sana başvuruyorlar.
        Eh sonra da verdiğin hükümden dönüyorlar. Onlar zaten inanmamışlardır.

44.   Muhakkak ki Biz Tevrat'ı indirdik. Onda bir hidayet ve bir nur vardır.
        Allah'a teslim olmuş peygamberler, Allah'ın kitabını korumakla görevliler
        İçindeki hükümleri bilen sahipleri, onun üzerinde doğruluğuna şahittirler.
        Doğrusu şu ki tüm bunlar, yahudilere ondaki ahkamla hükmetmişlerdir.
        Elbette insanlardan korkmayın, Benden korkun. Ayetlerimi az menfaatler

        Mukabilinde satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetzse. İşte onlar kafirdir
45.   Ayrıca o kitapta hükmettik ki, cana karşılık can, göze karşılık göz vardır.
        İşte buruna karşılık burun, kulağa karşılık kulak, dişe karşılık diş vardır.
        Doğrusu yaralara karşılık da yaralarla kısas vardır. Fakat kim ki bağışlar,
        Elbette bu suçların bağışlanmasına bir vesile olur. Kendisi için kefarettir.

        Muhakkak ki kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar zalimlerdir.
46.   Akabinden onların, Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik
        İçinde doğru yolu gösterici hidayet rehberi ve aydınlatıcı nur olan İncil'i verdik
        Doğrular o, kendinden evvelki Tevrat'ı ve muttakiler için onda vardır bir ışık.
47.   Ehl-i İncil de Allah'ın kendilerine, onda indirdikleri hükümlerle hükmetsinler.

        Muhkem olan Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezlerse, işte onlar fasıklardır.
48.   Ayrıca sana da daha önceki kitapları doğrulayıcı ve onlara şahid olan bir
        İçerikle gerçek bir Kitap (Kur'an'ı) indirdik. Artık aralarında hüküm ver,
        Doğrudan Allah'ın indirdikleriyle. Sana gelen haktan dönüp onlara uyma.
        Elbet sizden her biriniz için bir şeriat bir yol tayin ettik, uymanız için onlara.

       Mutlaka tek bir ümmet yapardı sizi, eğer Allah dileseydi. Fakat sizi sınamaktadır
       Apaçık verdiği hükümlerle. Siz de artık hayırda yarışın, dönüp varacağınız yer
       İşte Allah'ın huzurudur. Anlaşmazlığa düştüğünüz hususlarda O size haber verir.
49.  Doğrudan Allah'ın indirdikleriyle aralarında hükmet. Onların hevasına uyma
       Elbet Allah'ın sana indirdiklerinden bazısından şaşırtmalarından sakın mutlaka.

       Muhtemel ki yüz çevirirlerse senden, bilesin ki, Allah, onları musibete uğratacaktır
       Açıkça yaptıkları bazı günahlardan ötürü. Şüphesiz insanların bir çoğu fasıktır.
50.  İslam dışı cahiliye hükümlerini mi arıyorlar yoksa? Gerçek bir hüküm vardır.
       Doğrusu iman eden topluluk için hükmü, Allah'tan da güzel olan kimdir?
51.  Ey iman edenler, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar dosttur

       Müştereken. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz ki o da onlardandır.
       Allah şüphesiz ki zalim olan topluluğa hidayet vermez. Çünkü onlar zalimdirler.
52.  İşte yüreklerinde bir hastalık olanları ve bir felakete uğramaktan korkuyoruz
       Diyerek onların içine dalıp katılanları görürsün. Fakat bir de görürsünüz
       Emir katından bir buyruk gelir veya bir fetih getirir de Allah, bunu yapanlar,

       Maksatları aksine benliklerinde sakladıkları şeyle pişmanlık duyar hale gelirler.
53.  "Allah'a tüm güçleriyle, sizinle beraber olduklarına dair yemin edenler bunlar mıdır?"
       İnanan kimseler böyle derler. Onların yaptıkları şeyler boşa çıktı. Hüsrana uğradılar.
54.  Dininden kim dönerse içinizden ey müminler! Allah onların yerine birilerini getirir
       Elbette, kendisinin onları sevdiği ve onlarında kendisini sevdiği müminlere değer verir

       Münkirlere karşı da güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden, kıyanın kımasından
       Asla korkmayan bir topluluk olur. Bu Allah'ın lütfü olur. Onu dilediğine verir
       İşte öyle ki Allah Lütfü bol, inayeti bol. Rahmeti boldur. O her şeyi bilendir.
55.  Dostunuz, veliniz ancak Allah'tır, O'nun Peygamberleridir, O'na inanlardır.
       Elbette O'na Rüku edenler olarak namaz kılanlardır, zekat veren müminlerdir.

56.  Mensubiyeti Allah, Peygamber ve inanlardan yana kimin olursa bilsin ki;
       Allah'ın taraftarı olanlar üstün geleceklerdir. İşte bu husus böyle bilinmeli.
57.  İşte böyle, Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden sizin dininizi
       Değersiz kılıp alay konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin sizler
       Eğer iman edip inanıyorsanız, Allah'tan korkun ve sakın, olun müttakiler.

58.  Münadi ile birbirinizi namaza çağırdığınız zaman, onunla alay ederler,
       Alaylı bir oyun sayarlar bunu. Bu şüphesiz akıl erdiremez olduklarındandır.
59.  İşte de ki: "Ey Ehl-i Kitap, Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilenlere
       Doğrudan inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Çoğunuz fasıksınız.
60.  "Elbet Allah katında, daha şiddetli cezaya uğramışları haber vereyim mi?" de.

       Maalesef onlar Allah'ın lanet ettikleridir. Gazabına uğrattığı içlerinden bazılarını
       Aynen maymunlar ve domuzlar suretine dönüştürdüğü kimseler ve Tağut'a tapanlar
       İşte bunların yeri çok daha kötü ve dosdoğru yoldan çok fazla sapmış kimselerdir
61.  Derler ki "inandık" sizin yanıza geldileri zamanlar. Halbuki onlar inkara girmiştir.
       Elbet yine inkarla çıkmışlardır. Allah onların gizli tutmakta olduklarını iyi bilir.

62.  Mutlaka onların çoğunu görürsün; Suç işleyip günaha girer, düşmanlık yapar,
       Açıkça haram yemede bir birleriyle yarışırlar. Yaptıkları şey ne de kötüdür.
63.  İşte keşke, hükümleri bilen yöneticileri, alimleri onları günah sözleri iletir
       Dururken men etseydi. Haram yemekten sakındırsaydı. Yaptıkları ne kötüdür.
64.  "Elleri bağlıdır" dediler Yahudiler. Onların elleri bağlandı ve lanetlenmiştir,

       Mahiyeti sebebiyle bu sözlerin. Hayır, elbette Allah'ın iki eli de açıktır.
       Açıkça dilediği gibi ihsanda bulunur. Andolsun ki sana indirilenler
       İşte onların taşkınlıklarını ve küfürlerini artıracaktır. Biz aralarına kin,
       Düşmanlık saldık ta kıyamete kadar. Ne vakit savaş amacıyla ateş yaksalar
       Elbette Allah söndürdü o ateşi. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa çabalarlar,

       Muhakkak ki Allah yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimseleri sevmemektedir.
65.  Ah keşke Ehl-i Kitap iman edip sakınsalardı, onların kötü işlerini örter,
       İyilikle,  nimetlerle dolu olan cennetlere sokardık. Olurlardı ehl-i cennetle beraber
66.  Doğrusu onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirilen (Kur'an'ı) tutsalardı
       Elbet üstlerinden ve ayaklarının altından bol nimetlere nail olur ve onları yerlerdi

       Muhakkak içlerinde aşırı olmayan kimseler de var ama çoğunun yaptıkları ne kötüdür.
67.  Ancak Rabbinden sana bildirileni tebliğ et, Ey Peygamber! Bu tebliği ifa etmezsen eğer
       İşte o zaman elçiğini yapmamış olursun. Elbette Allah senin insanlardan koruyacaktır.
       Doğrusu şu ki, Allah küfreden bir topluluğu doğru yola eriştirmez. (Başarıları yoktur.)
68.  "Ey Ehl-i Kitap" de, "Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirilen hükümleri sizler

       Muhkem şekilde yerine getirmedikçe, hiç bir temele  oturmuş değilsinizdir."
       Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların azgınlık ve küfrünü artıracaktır.
       İnkarlarından dolayı sen bu kafir topluluğuna üzülme. Tasalanmaya değmez onlar.
69.  Doğrusu şu ki, iman ederler öyle ki; Yahudiler, Sabiler, Hristiyanlar, Allah'a inanlar,
       Elbette salih amellerde bulunanlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.

70.  Muhakkak ki bir İsrailoğullarından söz almıştık. Onlara göndermiştik peygamberler
       Ama Peygamber onların nefislerinin istemediği bir husu getirdiyse, yalanladırlar.
       İsyan ettiler onlara, bir kısım elçileri yalanladılar, bir kısım elçileri de öldürdüler.
71.  Doğrusu bir daha fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra tövbe ettiler.
       Elbette Allah kabul etti. Sonra yine çoğu körleşti, sağırlaştı. Allah yaptıklarını görür.

72.  Muhakkak ki; "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyen kimseler küfre girmişlerdir.
       Açıkçası Mesih: "Ey İsrailoğlulları! Benim Rabbim, sizin de Rabbiniz olan
       İşte O Allah'a ibadet edin. Şüphesiz Allah, Allah'a şirk koşana cenneti haram kılmıştır.
       Doğrusu onların varacağı yer ateştir. Zalimlerin asla bir yardımcısı olmayacaktır.
73.  Elbette "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre girmişlerdir. Halbuki tek bir

       Mabut'tan başka ilah yoktur. Onlar söylediklerinden vazgeçmezlerse eğer,
       Acı bir azap onlara gelecektir. (İnkarlarında ısrarcı olanlara elim azap vardır.)
74.  İşledikleri günahlar için hala, Allah'a tövbe edip af dilenmiyecekler midir?
       Doğru Allah, çok bağışlayıcıdır. Şüphesiz O engin rahmet sahibidir.
75.  Elçidir Meryem oğlu Mesih sadece. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir

       Mükemmel bir kadındır, onun annesi. İkisi yemek yerlerdi. Bak onlara
       Ayetleri nasıl da açıklıyoruz. Sonra bakın yine, nasıl da yüz çeviriyorlar
76.  İşte de ki: Allah'ı bırakıp siz ne yarar ne de zararı olmayan bir varlığa
       Doğru mu kulluk ediyorsunuz? Halbuki Allah her şeyi işitendir, bilendir.
77.  "Ey Ehl-i Kitap" de. " Dininizde haksız yere aşırıya gitmeyin sizler.

        Mazide sapmış, bir çoğunu da saptırmış ve dosdoğru yoldan sapmış olan
        Arzuları olan bir topluluğun heva ve heveslerine kesinlikle uymayın.
78.   İsrailoğullarından küfre girenlere Davud'un dilinden lanet edilmiştir.
        Dahası Meryem oğlu İsa diliyle de. Bu onların haddi aşmalarındandır.
79.   Elbette yapmakta oldukları kötü işlerden dolayı birbirlerini menetmezlerdi

        Muhakkak ki onların yapmakta oldukları şeyle ne kadar da kötü idi.
80.   Ancak görürsün ki onlardan bir çoğunun kafirlerle dostluk kurarlar
        İşte ne kötüdür nefislerinin kendilerine takdim ettikleri. Uğrayacaklardır
        Doğrudan Allah'ın gazabına. Onlar azap içinde ebediyen kalacaklardır.
81.   Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen şeye iman etselerdi onlar,

        Muhakkak ki onları dost edinmezlerdi. Ama onların çoğu fasıklardır.
82.   Andolsun ki, insanlardan müminlere en şiddetli düşman olanlar
        İşte Yahudilerle müşrikleri olarak görürsün. İman edenlere sevgiler
        Doğrultusunda en yakın "Biz Hristiyanız" diyenleri görürsünüz.
        Elbet bunlar içinde bazı keşişler ve rahipler olması sebebiyledir.

        Muhakkak ki onlar kendilerini ululamayıp, büyüklük taslamazlar.
83.   Allah'ın Resulüne indirileni dinlediklerinde gerçeği tanırlar,
        İçtenlikle gözleri yaşlarla dolar taşar. Onlar şu şekilde derler:
        "Doğrudan ki Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi yaz şahidlerle beraber"
84.   Eh zaten Rabbimiz bizi salihler topluluğunun arasına katmasını umar,

        Münacaat ederken, Ne oluyor bize, Allah'a ve bize gelen hakka inanmayalım?
85.   Allah da onların söyledikleri sözler yüzünden, altından ırmaklar akan cennetler
        İçine sokarak ödüllendirir. Orada ebedi kalırlar. İşte iyilik edenlerin mükafatı budur.
86.   Doğrusu inkar edenlerle ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar cehennem ehlidir.
87.   Ey iman edenler! Allah'ın helal ettiği temiz şeyleri kendinize haram etmeyin

        Maksadınızla haddi aşanlardan olmayın. Şüphesiz ki, Allah haddi aşanları sevmez.
88.   Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olanlarını yiyiniz.
        İnandığınız şekliyle, kendisine iman ettiğiniz Allah'tan korkup sakınınız.
89.   Doğrusu, Allah sizi boş yere yemin etmeniz sebebiyle sizi sorumlu tutmaz.
        Elbette sizi kasten ve yürekten yaptığınız yeminler yüzünden sorumlu tutar.

        Muhakkak ki onun kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemek ortalaması kadar,
        Aynı şekilde on yoksulu yedirmek, yahut giydirmek veya bir köle azat etmektir.
        İşte bunlara güç yetiremeyenler üç gün oruç tutar. Yeminizi bozduğunuzda budur
        Doğru olan kefaret. (Bundan sonrası için) yeminlerinizi hakkıyla koruyun sizler.
        Elbette Allah şükredersiniz diye ayetlerini size böyle açıkça beyan eder.

90.  Munkirattan kaçının ey iman edenler! Şarap, kumar, fal okları, dikili taşlar,
       Ancak şeytanın piş işleridir. Uzak durun bunlardan ki olun muradınıza erenler.
91.  İşte şeytan aranızda kin ve düşmanlığı şarap ve kumarla sokmak ister.
       Doğrusu sizi bunlarla Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.
       Eh artık onun bu kötülüklerine son verip, vazgeçtiniz değil mi sizler?

92.  Mutlaka itaat edin Allah'a ve Peygambere ve sakının. Yüz çevirirseniz eğer
       Açıkça bilin ki, elçimize düşen görev sadece apaçık bir tebliğden ibarettir.
93.  İman edip de salih amellerde bulunanlar için çekindikleri ve inandıkları şeyler
       Doğru dürüst işlerde bulundukları, sonra yine çekinmeye devam ettikleri şeyler
       Emin olarak inandıkları, korkup sakındıkları ve iyilikte bulundukları taktirde onlar

       Mahiyeti önceden meçhul olan zamanda dedikleri günah, ve yedikleri haram şeyler
       Açısından bir vebal ve sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah İyilik yapanları sever.
94.  İşte ey iman edenler, Allah, O'nu görmeksizin kendisinden korkan kişileri
       Doğrudan ortaya çıkarmak için ellerinizin veya mızraklarınızın erişeceği,
       Elde edeceği bir av ile sizi sınayacaktır andolsun. Bununla ayırt eder kişiyi

       Muhakkak ki bundan sonra kim haddi aşarsa, onun için çok çetin bir azap vardır.
95.  Avlanmayın ihramdayken ey inam edenler! İçinizden, kim kasıtlı olarak avlanır
        İse, içinizden iki adalet sahibinin hükmüne göre öldürdüğü hayvanın benzeridir.
        Dahası bu Kabe'ye ulaşan hayvanlardan kurban etmektir veya yoksul doyurmaktır.
        Elbet buna da gücü yetmezse bunlara denk gelecek şekilde oruç tutmaktır.

        Mutlaka böylece yaptığının cezasını tatması gerekir. Allah geçmiş suçları bağışlar.
        Ama bundan sonra kim bu suçu işlerse şüphesiz Allah öc alır. Allah üstündür öc alandır.
96.   İşte size denizde avlanmak, avlandığını yemek misafirlerine ikram etmek helaldir.
        Doğrusu şu ki size ihramda olduğunuz zaman müddetinçe kara avı haram kılınmıştır.
        Elbette Allah'tan korkun ve sakının öyle ki O'nun huzurunda toplanacaksınız sizler

97.   Makam-ı Beyt-i Haram'ı (Kabe'yi) insanlar için bir ayaklanma, kıyam yeri kılmıştır.
        Ay olarak Haram'ı, kurbanı ve boyunlarındaki gerdanlıkları da insanlar için sebebtir
        İşte bu Allah'ın göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsini bildiğini bilmenizi istemiştir.
98.   Dikkat edin, bilin ki, Allah'ın cezası çok şiddetlidir. Allah bağışlayandır, merhametlidir.
99.   Elçinin görevi ancak tebliğdir. Allah açığa vurduğunuzu da gizlediğiniz şeyleri de bilir.

100. "Mundar ile temiz bir değildir" de."Pis olan şeyin çok olması hoşuna gitse bile bir değildir.
        Artık, ey temiz idrak sahipleri!Allah'tan korkun ve çekinin ki kurtuluşa erişin sizler.
101. İşte ey iman edenler! açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın sizler.
        Doğusu şudur ki Kur'an indirilirken bunlar ait şeyler sorarsanız hüküm açıklanır.
        Elbette Allah sizi onlardan affetmiştir. Allah, bağışlayandır, çok yumuşak olandır.

102. Maalesef sizden önce de bir topluluk onu sormuştu da, sonra küfredenlerden oldular.
103. Allah, Bahire'yi, Saibe'yi, Vasila'yı ve Ham'ı meşru kılmamıştır. Ancak küfredenler
        İşte onlar Allah'a yalan yere iftira atıp uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmezler.
104. Doğrusu onlara "gelin Allah'a Peygambere indirilene" dendiğinde onlar: "bize yeter
        Elbette atalarımızdan gördüğümüz ve bugüne kadar yapageldiğimiz şeyler" derler.

        Madem ki ataları gerçeği bilmiyorlar ve hakikat olan doğru yola gelmiyorsa eğer?
105. Artık ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Kendinize bakın sizler
        İşte siz doğru yola ererseniz eğer, size sapıkların sapkınlığı zarar vermeyecektir.
        Doğrudan ki hepinizin dönüşü Allah'adır. O size yaptıklarınızı bir bir bildirecektir.
106. Ey iman edenler! Sizden birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet edeceğiniz zamanlar

        Muhakkak aranızda iki adaletli kişi bulundurun. Yolculuktayken ölüm isabet ederse eğer,
        Aranızdan olmayan iki kişi şahit tutun. Şüphelenirseniz onlardan, namaz sonrasına kadar
        İsteyin beklesinler. Her birine şöyle yemin ettirin: "Vallahi akrabamız dahi olsa hiçbir
        Değer karşılında bu yeminimizi satmayacağız. Allah'ın şahitliğini saklamayacağızdır.
        Eğer bunu bu şekilde yaparsak mutlaka günah işleyen kimselerden oluruz bizler"

107. Muhtemel ki o ikisi aleyhine kesin olarak günahı hakkettikleri anlaşılırsa eğer,
        Artık bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi ki bunlar daha hak sahibidir.
        İşte diğerlerinin yerine bunlar geçer ve: "Bizim şahitliğimiz sizden daha doğrudur.
        Doğrusu şu ki biz haddi aşmadık. yoksa zalimler olalım" diye Allah'a yemin ederler.
108. Elbet bu, hakkıyla şahitlik etmeleri veya yeminlerinden sonra şahitlikleri devam eder

        Muhalif  şekilde reddedilmesinden korkmamalarını sağlama haline çok daha yakındır.
        Allah'tan korkup çekinin ve dinleyin. Allah fasıklar toplumunu doğru yola eriştirmez
109. İşte, Allah elçileri toplayacağı o gün: "Size ne cevap verildi?"diyecektir. Onlar:
        Derler ki: " Bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz ki sen bütün gizli şeyleri bilensindir."
110. "Ey Meryem Oğlu İsa! diyecektir Allah." Sana ve annene olan nimetimi hatırlayıver.

        Muhakkaki seni Ruh'ul Kudus ile destekledim. Beşikteyken de yetişkin insanlar
        Arasında konuşuyordun. Olgunluk çağında sana hikmet, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim.
        İşte hani çamurdan kuş şeklinde bir şeyler yapardın iznimle üfürürdün de kuş oluverir
        Doğuştan kör olanı, abraş alacalı hastasını iznimle kurtarmıştın. Hani ölüyü iznimle
        Elbette, diriltmiştin. Hani İsraioğullarına apaçık delillerle geldiğin zamanlar

        Münkir olanlar vardı onlardan. O kafirler dedi ki: "Bu şeyler apaçık bir büyüdür"
        Aşikar şekilde seni onların ellerinden kurtarmıştım da, geri püskürtülmüştü onlar.
111. İşte hatırla o zamanı ki, Havarilere: "Bana ve elçime inanın" diye vahyetmiştim de, Onlar
        Da: "İman ettik, gerçekten müslümanlar olduğumuza sen de şahit ol" demiştir.
112. "Ey Meryem oğlu İsa! " diye devamla Havariler demişlerdi ki  bir zamanlar:

       “Mümkün olur mu Rabbin bize gökten bir sofra  indirse?"  O da şöyle demiştir:
        Allah’tan korkun sakının gerçekten siz hakkıyla O’na inanıyorsanız eğer,
        (İnancınızda neye nasıl inandığınızı iyi bilin. İmanınızın hakını verin sizler)
113. Demişlerdi ki: "O'ndan yemek istiyoruz kalplerimiz tam mutmain olsun.

       Elbet bilelim ki sen de doğru söylüyorsun buna şahitlerden olalım bizler."


114. Meryem oğlu İsa: Allah'ım, Ey Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir.
        Aynen hem bugün gelenlerimize hem de sonrakilere bugün bayram olsun.
        İşte bu da senden bir delil olsun. Bizi rızıklandır. Sen en hayırlı rızk verensindir."
115. "Doğrudan ki size onu indireceğim ben" demişti Allah " Fakat bundan sonra
        Eğer içinizden kim inkar ederse, bu alemde hiç bir kimseyi azaplandırmadığım

        Mahiyette bir azapla onu azaplandıracağım. (Onun için çok çetin bir azap vardır.)
116. Allah: "Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara beni ve anneni, Allah'ı bırakın sizler
        İki ilah edinin diye sen mi söyledin? "dediğinde: "Seni tenzih ederim bu sözler
        Denmişse bilen sen elbette bilirsin bunu. Benim içimde ne varsa sen bilensindir.
        Elbette ben Sende olanı bilemem. Şüphesiz Sen gizliyi hakkıyla bilensindir

117. "Mümkün değil ben ancak bana emrettiklerin dışında bir şey söylemedim" der.
        Aynen benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin sizler"
        İçlerinde kaldığım sürece ben onları korur, gözetirdim bunlara şahidimdir.
        Daha sonra hayatıma son verildiğinde, onların üzerinde gözetleyici Sensindir.
        Elbette Sen her şeyin üzerinde şahit olansın. Her şeyi gözeten sensindir.

118. Muhtemel ki Sen onları azaplandırırsan şüphesiz onlar senin kullarındır.
        Azaplandırmayıp bağışlarsan eğer, şüphesiz aziz olan ve hakim olan sensindir
119. İşte hesap günü Allah şöyle:"Bugün doğrularla doğruluklarının fayda günüdür.
        Daimi olarak kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler onlar için vardır.
        Elbet Allah onlardan razı olmuş onlar da elbette O'ndan razı olmuşlardır.

        Mutluluk olan şey budur. İşte en büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
120. Allah'a aittir göklerin, yeryüzünün ve bu ikisi arasındaki var olanlar.
        İşte her şeyin tasarrufu O'nun elinin altındır. O her şeye güç yetirendir.
        (Dünyada bilinen bilinmeyen her ne varsa her şey onun tasarrufundadır.
         Engin göklerde bilinen bilinmeyen var olan her şey onun tasarrufundadır.)


27 Ekim 2017 Cuma

Enam

Başlanır her yapılan işe Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 

1.     Elbette ki hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlık ve aydınlığı halkeden Allah'ındır.
        Nitekim sonra inkar edenler bir takım güçleri ilah diye, Rablerine denk tutuyorlar
2.     (Allah) öyle ki O, sizi çamurdan yarattı sonra da bir ecel belirleyen de O'dur.
        Malum adı konulan ecel O'nun katındadır. Sonra siz hala şüphe mi ediyorsunuz?

3.     Elbet O, Allah göklerdedir ve  yeryüzündedir. Gizliliğinizi de, açığınızı da bilir.
        Nitekim hayır ve şer adına ne kazanacağınızı, ne yükleneceğinizi de bilir.
4.     Ayet ki, onlara Rablerinin ayetinden biri gelse hemen ondan yüz çevirirler.
5.     Mutlaka kendilerine hak olan bir gerçek gelince, onu yalanladırlar.

        Elbet alaya alıp eğlendikleri şeylerin haberleri onlara gelecektir.
6.     Nitekim görmediler m? Kendilerinden önce gelen nice nice nesilleri helak ettik.
        Aşikar olarak sizi yerleşik kılmadığımız zamanlarda, onları imkanla yerleştirdik.
        Mahsus olarak onlara gökten bol yağmur yağdırdık. Altlarından ırmaklar akıttık

        Eh ne var ki, günahları sebebiyle yıkıma uğrattık. Peşinden yeni nesiller var ettik
7.     Nasıl ki sana kağıda yazılı olarak da Kitabı gönderseydik ve ona dokunsalardı
        Aynen şimdidki gibi yine inkar eden kafirler: " Bu apaçık bir sihirdir" derlerdi.
8.     "Melek indirilmeli değil miydi ona?" diyorlar. "Melek indirilseydi eğer,

        Elbette iş bitmiş olurdu ve sonra da kendilerine hiç fırsat tanınmazdı."
9.     Nitekim onu bir melek kılsaydık, erkek olurdu. Yine şüpheye düşerlerdi
10.   Andolsun senden önceki peygamberlerle de alaya aldılar. Alay edenler,
        Maskara oldular alay ettikleri şeylerle. Bu onları kuşatıp perişan etmiştir.

11.   Eh de ki onlara:" Gezin yeryüzünde görün inkar edenlerin sonu ne olmuştur."
12.   "Ne varsa göklerde ve yeryüzünde kimindir?" de. Yine de ki: "Allah'ındır."
        "Allah ki, rahmeti ve şefkati kendisindedir. Kıyamet günü toplayacaktır
        Muhakkak ki hepinizi. Kendi nefislerini ziyana atanlar, işte onlar inanmazlar.

13.   Elbet gece ve gündüz içinde barınan her şey O'nundur. O işitendir, bilendir.
14.   "Nasıl yani, gökleri ve yeri yoktan var eden, Allah'tan başkasını mı dost edineyim
        Ancak O'dur hep yedirip doyurandır. Fakat O'nun beslenmeye ihtiyacı yoktur. "
        "Müslüman olanların ilki olmam ve müşriklerden olmamam emredildi" deyiver.

15.   "Eğer ben Rabbime isyan edersem, o büyük günün hesabından korkarım" deyiver.
16.   Nitekim o gün azaptan kim kurtulursa, Elbet O, ona rahmet etmiştir. İşte kurtuluş budur.
17.   Allah sana bir zarar dokundurursa şayet, O'ndan başka o acıyı kurtaracak yoktur.
        Menfaatli bir iyilik dokundurursa şayet, O dilediği şeyi yapmaya güç yetirendir.

18.   Elbet O kulları üzerinde mutlak güçlü ve hakimiyet sahibidir. O Hakim'dir, Habir'dir
19.   "Nedir en büyük şahidlik, hangisi daha büyüktür?" de. Yine de ki: " Allah şahiddir
        Aramızda mutlaka. Bu Kur'an size ve kime ulaşırsa ona uyarmam için vahyedilmiştir.
        Mabud olarak Allah'tan başka ilahların bulunduğuna mı şahitlik ediyorsunuz sizler?"

        Elbet de ki: " Ben şahitlik etmem." de ki: "O, sadece tek ve gerçek bir ilahtır.
        Nitekim ben sizin ortak koştuğunuz ilahlardan kesinlikle uzağımdır."
20.   Aşikar ki kendilerine kitap verdiğimiz kimseler onu oğulları gibi tanırlar
        Maalesef, kendilerini zarara sokan kimseler işte ona iman etmeyenlerdir.

21.   Eh artık Allah'a karşı yalan uydurup iftira edenden daha zalim kim olabilir ?
        Nihayetinde onlar ki şüphesiz muratlarına erişemez ve kurtuluşa eremezler.
22.   Artık o gün hepsini bir araya toplayacağız ve O'na şirk koşanlara diyeceğiz ki:
        "Menfaat umacağınızı sanıp da ortak koştuğunuz varlıklar nerededir?"

23.   Elbet onlar daha sonra sadece: "Rabbimiz Allah'a andolsun biz müşrikler
        Niteliği olanlardan değildik" demekten başka bir özür ortay koyamazlar.
24.   Açıkça hele bir bak! nasıl da yalan söylerler. İftiraları da nasıl kaybolup gider
25.   Mutlaka onlardan seni dinleyenler de var, oysa onlar kavrayıp anlamazlar,

        Elbet biz onların kalpleri üstlerine kat kat perdeler, kulaklarına da ağırlıklar
        Naklederiz. Bütün delilleri apaçık görseler de, onlara yine de inanmazlar.
        Ayağına geldikleri zamanlarda inkar edenler, seninle çekişmeye başlarlar
        "Masallardır bunlar, geçmiştekilere ait şeylerdir bunlar" deyip dururlar.

26.   Elbette hem insanları ondan alıkoyarlar, hem de kendileri uzaklaşırlar
        Nihayetinde de kendileri daha anlamadan, ancak nefislerini helak ederler
27.   Ateşin üzerinde onları dururken bir görsen; onlar şöyle: "Ah keşke bizler,
        Müsaade olsa da bir kez daha dünyaya döndürülsek de iyi insanlar

        Emre uyanlar olsak da, Rabbimizin ayetlerini yalanmasaydık" derler.
28.   Ne şekilde olursa olsun hayır; önceden gizledikleri artık belirmiştir.
        Aynen geri döndürülseler de yine nehyettiklerini yaparlar, yalancıdırlar.
29.   "Mutlak yaşam bu dünyadır başkası yoktur, dirilecek de değiliz" dediler.

30.   Elbet onları Rablerinin karşısında durduruldukları zaman bir görsen!
        Nitekim (Rableri onlara): "Bu gerçek değil mi?" der. Onlar da birden:
        "Andolsun evet, Rabbimiz" derler. O da: "Öyleyse tadın inkarın azabını" der.
31.   Muhakkak ki hüsrana uğramıştır, Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar.

        En sonunda ansızın kıyamet saati gelince günahlarını sırtlarına yüklenir:
        "Ne yaptık biz. orada sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun" derler.
        Aşikardır ki onların işleyip yüklendikleri yükler ne kötü yüklerdir.
32.   Malayani oyun ve oynamadan ibarettir bu dünya hayatı. Daha hayırlıdır

        Elbet ahiret yurdu korkup sakınanlar için. Hala akıl etmez misiniz sizler?
33.   Nitekim şurası kesindir ki, onların söylediği sözleri seni üzecektir
        Ama gerçekte onlar seni yalanlamıyor ancak ayetleri inkar ediyorlar.
34.   Muhakkak andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlandılar

        Elbet yardımımız onlara gelinceye kadar uğradıkları eziyetlere sabrettiler.
        Nitekim Allah'ın vaadettiği sözleri değiştirebilecek hiç bir güç yoktur.
        Andolsun peygamberlerin haberlerinden bir bölümü sana da gelmiştir.
35.   Mahvediyor seni ve onların yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa eğer,

        Elinden gelir, gücün yeterse yeraltına bir tünel veya gökyüzüne bir merdiven kur.
        Nasıl olursa olsun onlara bir delil getir. Hepsine doğru yolu gösterdi eğer,
        Allah dileseydi. Durum bu haldeyken sakın cahil olan kimselerden olma!
36.   Mutlaka senin davetine ancak ancak seni dinleyenler icabet ederler.

        Elbet ölüleri ise Allah diriltir ancak. Sonra hepsi O'na döndürülür.
37.   Nitekim onun için: "Rabbinden bir mucize indirilmeli değilmiydi?" derler
        "Allah delil indirmeye gücü yetendir." ama onların çoğu bilmezler.
38.   Müteharrik olarak yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı ve iki kanadıyla

        Emsalsiz uçan hiçbir kuş yoktur ki sizler gibi bir ümmet olmasınlar.
        Nitekim Kitap'ta hiçbir eksik bırakmadık. Onlar sonra Rablerine toplanırlar.
39.   Ayetlerimizi yalanlayan kimseler karanlıkta kalmış sağırdır ve dilsizdirler
        Mutlaka Allah istediği kimseyi saptırır ve kimi isterse, hidayete erdirir.

40.   "Ey inkarcılar Allah'ın azabı gelip çatarsa Allah'tan başkasına mı yalvarır,
        Nida eder, dua edersiniz?" de. "Doğru sözlüyseniz çağırın bakalım sizler."
41.   Allah'a yalvarırsınız bilakis. İşte o zaman O dilerse duanızı kabul eder.
        Maruz kaldığınız belayı üzerinizden giderir de şirkinizi unutursunuz sizler.

42.   (Ey Resul) andolsun ki senden önceki milletlere de gönderdik peygamberler.
        Nasıl da dayanılmaz zorluklara, sıkıntılara uğrattık. Umulur ki yalvarıp yakarırlar.
43.  Azabımız geldiği vakit onların yalvarıp yakarsalardı ya, fakat onlar yalvarmadılar.
       Maalesef kalpleri katılaştı, şeytan yaptıklarını süslü gösterip çekici yapmıştır.

44.  Eh ne zaman ki kendilerine yapılan uyarıları hatırlatmaları unuttu onlar
       Ne varsa, her şeyin kapısını açtık önlerine. Öyle ki verilenlerle şımardılar.
       Apansız bir anda onları yakalayıverdik. Artık bütün ümitlerini kaybettiler
45.  Muhkemce zulmeden kavmin kökü kesildi. Hamd Alemlerin Rabbi Allah'adır

46.  "Eğer Allah işitme duygunuzu ve gözlerinizi alır ve kalplerinizi mühürlerse,
       Ne olur hiç düşündünüz mü? Allah'tan başka hangi mabut geri getirir size?"
       Ayetleri nasıl da farklı şekilde açıklıyoruz. Onlar yine de yüz çeviriyorlar.
47.  "Mahvedici bir Allah'ın azabı aniden veya açıktan gelip çatsa size eğer,

       Ezilip altında kalarak helak olanlar, zulmedenlerden başkası olur mu dersiniz?"
48.  Nitekim Biz Resulleri ancak müjdeleyici, uyarıcı ve korkutucu olarak göndeririz
       Ancak kim iman eder, düzgün bir hale gelirse onlara ne korku ne de üzüntü vardır.
49.  Mesajlarımızı yalanlayanlara, fıska girmeleri sebebiyle elbet azap dokunacaktır.

50.  (Ey Nebi) de ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri yanımda ve gaybı bilirim demiyorum.
       Nitekim ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahydedilene uyarım."
       Aynen yine de ki: "Hiç görmeyenle, gören bir olur mu? Hiç idrak etmez misiniz?"
51.  Mutlaka Rablerinin huzuruna toplanacaklarına inanıp korkanları Kur'an'la uyar.

       Elbette O'ndan başka ne velileri ne de dostları vardır. Belki korkup sakınırlar.
52.  Ne şekilde olursa olsun sabah akşam Rablerine dua edip sırf O'nun rızasını
       Arayan kimseleri yanından kovma. Ne sen onlardan sorumlusun ne de onlar
       Mutlak sorumlu senden. Bu yüzden olma zalimlerden, olma Allah'ın emrine asi.

53. Elbette ki, Biz onların kimisini kimiyle: " Allah bunları mı bulup seçmiştir,
       Neticede lütuflarını onlara verdi" demeleri sebebiyle imtihan etmişizdir.
       Allah, kimin şükrettiğini ve lütfuna daha layık olduğunu bilmez midir?
54.  Mesajlarımız iman eden kimseler sana geldiklerinde: "Selam olsun size" deyiver

       Engin rahmetini ve merhametini Rabbiniz elbet kendine şiar edinmiştir.
       Nitekim içinizden kim bilgisizce bir kötülük işler, sonra da tövbe eder,
       Ahlakını halini düzeltirse, Muhakkak ki O bağışlayandır, esirgeyendir.
55.  Meydana çıkması için suçluların yolu, böylece ayetlerimizi açıklarız birer birer

56.  Elbet de ki: "Ben sizin Allah'tanbaşka taptığınız şeylere tapmaktan men edildim."
       Nihayetinde de ki:" Sizin arzu ve isteklerinize uymam. Eğer uyarsam,
       Apaçık şaşırmış ve sapmış olurum. Doğru yolu bulanlardan olamam"
57.  "Mutlak bir beyan belge üzereyim ben ki siz onu yalanladınız. Hüküm

        Elbette sadece Allah'ındır. Çabucak gelmesini istediğini azap yanımda değildir.
        Nitekim en doğru haberi veren O'dur. Hak ile batılı ayırt eden O'dur" deyiver.
58.   Acele olarak şiddetle arzulayıp istediğiniz şey benim yanımda olsaydı eğer,
        Mutlaka aramızdaki şey şimdiye kadar olup bitmişti." de Allah en iyi bilendir.

59.   En bilinmez gaybın anahtarı O'nun katındadır. Onları ancak kendisi bilir.
        Ne varsa karada ve denizde, O bilir. Bir yaprak düşse yere O bilir
        Arzın karanlıkları içindeki bir tane yaş ve kuru her şey apaçık kitaptadır.
60.   Mutlak O'dur ki sizi gece uykuda kendinizden alır götürür. Bilir

        En ince ayrıntısını gündüzün ne işlerde olduğunuzu. Bu mukadder
        Nihayet olan ölümünüze kadar böyle gider. Sonunda da dönüş O'nadır
        Ardından da hayatta yaptığınız işleri size birer birer haber verecektir.
61.   Mutlak O'dur kulları üzerindeki tek otorite sahibi. Size gönderiyor

        En ayrıntıyı dahi yazan koruyucu melekleri. Birinize ölüm geldiği an,
        Netice olarak elçilerimiz, işlerini aksatmaksızın onun hayatına son verir.
62.   Akabinde ise gerçek mevlaları olan Allah'ın huzuruna döndürülürler.
        Muhakkak bilin ki hüküm O'nundur. O hesabı çok çabuk görendir.

63.   Eh sen de ki: " Yalvara yakara, ağlaya sızlaya edilen dualar eden sizler,
        Ne ve kim sizi kara ve denizin karanlıklı tehliklerinden kurtarır?"
        "Andolsun bizi  buradan kurtarırsan gerçekten şükreden oluruz"
64.   "Muhakkak sizi ondan da, tüm sıkıntılardan da kurtaran Allah'tır.

        Elbette siz kurtulursunuz ama sonra yine şirk koşarsınız" deyiver
65.   Nitekim de ki: "O size tepenizden yada ayaklarınızın altından gönderir
        Azabı. Sizi grup grup bir birinize kırdırıp kiminizin şiddeti diğer
        Muhatabına tattırır. Böylesine güç yetirendir." Yeter ki anlasınlar

        Emeliyle, ayetleri nasıl da çeşit çeşit, her yönüyle açıklıyoruz.
66.   Nasıl ki senin kavmin onu yalanladı halbuki O bir gerçektir.
        Açıkça sen de ki: "Ben sizin üzerinize koruyucu değilimdir"
67.   Mukadder bir zamanı vardır her haberin, sizde öğrenirsiniz yakında

68.   Elbette ayetlerimizle alakalı uygunsuz sözlere daldıklarında
        Net bir şekilde bir başka söze girişinceye kadar onlardan yüz çevir
        Ayrıca Şeytan sana bunu unutturacak olursa hatırladığın an ayrılıver
        Muhakkak ki bilinçli olarak sen, zulmeden toplulukla beraber oturma

69.   Elbette takva sahiplerine, onların hesabından bir yükümlülük yoktur
        Nitekim bu bir hatırlatmadır, Umulur ki, böylece onlar da sakınırlar
70.  Artık dinlerini bir oyun ve eğlenceden ibaret sayan, dünya için yaşayanlar
       Mağrur olanları bırak kendi hallerine. Sen sadece Kur'an'la öğüt ver.

       En sonunda hiç kimse kazandıkları yüzünden helake düşmesinler.
       Nitekim, onun Allah'tan başka ne bir velisi ne de bir dostu vardır.
       Artık suçlu olan varını, yoğunu feda etse de kabul edilmeyecektir.
       Muhakkak ki onlar işledikleri suçlardan dolayı helake uğrayanlardır

       Elbette küfre saptıklarından dolayı, onlar kaynar su içeceklerdir.
       Nasıl da acıklı, can yakıcı, elem verici şiddetli  bir azap vardır.
71.  "Allah'ı bırakıp da bize ne faydası ne zararı olmayan şeyler
       Muhatabımız olsun onlara mı ibadet edelim? Allah göstermiştir

        Elbet bize doğru yolu. Bundan sonra şeytanların ayartıp çölde
        Ne olduğu belli olayan şaşkınlık içinde bıraktığı kimselere
        Ait: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini davet ettiği kimse
        Muhatabı gibi topuklarımızın üzerinde döndürelim mi geriye?"

        "Elbette şüphesiz Allah'ın yolu, doğru olan, asıl gerçek yoldur.
        Nitekim, bize Alemlerin Rabbine teslim olmamız emredildi" deyiver.
72.   Ayrıca "Namaz kılın, O'ndan korkup sakının" Huzurunda toplanacağımız O'dur.
73.   (Mabud) O, öyle ki; Gökleri ve yeryüzünü hak üzere yaratandır.

        Elbet O'nun Ol! dediği gün her şey oluverir. O'nun sözü hakikattır.
        Nitekim surun üfürüldüğü günün mülkü O'nundur. O bilendir
        Açığı da gizliyi de. O hüküm ve hikmet sahibidir, haberdardır.
74.   "Mabut mu tanıyorsun putları?" demişti, hani İbrahim, babası Azer'e

        "Elbet örüyorum ki seni ve kavmini apaçık bir sapkınlık içinde"
75.   Nitekim Biz İbrahim'e inanlardan olması için kesin bilgiye
        Aşina olup göklerin ve yerin melekutunu, hikmetini gösteriyorduk
76.   Mahallini karanlık gece olunca bir yıldız gördü ve dedi: "Rabbim budur"

        Eh çok geçmeden o kaybolunca: "Ben batan gidenleri sevmem" demiştir.
77.   Nur gibi doğan ay'ı görünce: "Bu benim Rabbim" dedi. O da kayboluvemiştir
        "Andolsun, Rabim beni doğru yola erdirmezse, sapanlardan olurum" demiştir.
78.   Mükemmel ışıklarıyla doğan güneşi gördü birden ve dedi:"Rabbim budur."

        Eh vakti gelip o da batıp gidiverince, kavmine dedi ki : "Ey kavmim!" demiştir
        "Nitekim ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım. Benim ilgim yoktur."
79.   Artık gerçek şu ki ben ilahımı tek bilerek, yüzümü muvahhide çevirmişimdir.
        Mukakkak ki O gökleri ve yeryüzünü yaratmıştır. Ben müşriklerden değilimdir.

80.   Eh tabii ki bundan sonra kavmi ile çekişmeye girdi. Dedi ki: "O beni erdirmiştir,
        Nihayetinde doğru yola. O doğru yolu buldurduktan sonra O'nun hakkında sizler
       Atışıp çekişmeye mi kalkışıyorsunuz benimle? Şirk koştuklarınızdan korkmam.
       Mutlak olan Rabbimin dilemesidir. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır.

       Eh siz hala hiç düşünmeyecek ve hiç bir  öğüt almayacak mısınızdır?
81.  Nasıl da sizin elinizde hiç bir delil olmadığı halde putlara tapıyor,
       Açıkçası korkmuyorken, ben nasıl eş koştuklarınızdan korkarım?
       Mutlak biliyorsanız söyleyin. Bu iki taraftan hangisi daha sağlam

82.  Emin olmaya hak kazananlar, inanlar ve inançlarını karıştırmayanlardır.
       Nitekim güvenlik onlar içindir. Onlar doğru yola ermiş kişilerdir.
83.  Aşikar olarak bu, İbrahim'e ve kavmine yönelik verdiğimiz deliller.
       Mutlaka Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini kat kat yükseltiriz

       Elbette şüphe yok ki: Senin Rabbin, Hakim'dir, Her şeyi bilendir.
84.  Nitekim ona İshak ve Yakup'u verdik, hepsini hidayete ulaştırdık
       Ayrıca daha önce Nuh'u ve neslinden Davud'u, Süleyman'ı da ulaştırdık
       Musa'yı, Yusuf'u, ve Harun'u da. Biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.

85.  Elbet, Zekeriya'ya, Yahya'ya, İsa'ya ve İlyas'a da doğru yola ulaştırdık
       Nitekim bunların hepsi de doğru yolun yolcusu salih kimselerdir.
86.  Ayrıca İsmail'i, Elyesa'yı, Yunus'u, Lut'u da hidayete eriştirdik
       Muhakkak ki onların hepsini diğer tüm alemlere üstün kıldık.

87.  Elbette onların atalarından, soylarından, kardeşlerinden bazısını
       Nitelik bakımından seçtik, üstünlük verdik. Dosdoğru yola sevkettik.
88.  Allah'ın doğru yolu budur işte. Kullarından dilediğini sevkeder
       Muhkem olan doğru yola. Şirk koşsalardı, Boşa giderdi tüm iyi işler

89.  Elbet bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimizdir.
       Nitekim kafirler bu kimseleri tanımayıp inkara sapıyorlarsa eğer,
       Andolsun, buna karşın, inkara sapmayacak topluluğu vekil kılmışızdır
90.  Muhakkak ki işte bunlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir.

.      Elbet sen de onların yoluna uy! De ki: "Ben sizden ücret istemiyor
       Nitekim beklentim de yoktur yaptığıma karşılık. Bu alemlere öğüttür"
91.  Allah hiç bir şey indirmedi demeleriyle Allah'ı layıkıyla tanımadılar
       Mabud olarak da yüceltmediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur,

       Eşsiz bir hidayet vesile olarak getirdiği kitabı kim indirmiştir?
       Nasıl da siz onu kağıtlara yazıp da yaydınız, açıkladınız ve hükümler
       Arasından bir kısmını gizlediniz. Hani sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler
       Muhkem olarak size öğretilmiştir. De ki: "Allah indirdi sonra da

       Eğlencelerine, boş iddialarına bırak onları oyalansın dursunlar"
92.  Nitekim bu anakent Mekke ve çevresindekileri uyarman için indirilmiştir
       Açıklayıcı, bereketli, kendinden önce indirilenleri doğrulayıcı, bir kitaptır.
       Mutlak Ahirete inananlar, ona da inanırlar. Onlar namazlarına riayet ederler.

93.  Elbet Allah'a karşı yalan uydurup iftira atanlar, yahut kendilerine hiçbir
       Nitelikli bilgi; vahiy gelmemişken bana da vahiy geldi diyenler,
       Allah'ın indirdiği hükümlere benzer hükümleri ben de indireceğim
       Misali diyenden daha zalim kim olur? Sen bir görsen can çekişirken onlar

        Ellerini uzatmış melekler: "Çıkarın canlarınızı" diye söylenirler.
        Nitekim bugün horlayıcı bir azapla cezalandırılacaksınız sizler
        Allah'a karşı gerçek dışı şeylerle beyanlarda bulundunuz sizler
        Muhakkak ki O'nun ayetlerine karşı büyüklük tasladınız sizler"

94.   Evvelce yarattığımız gibi Bizim huzurumuza teker teker gelir,
        Nasıl da her şeyi arkanızda bırakmış yapayalnız, kalmışsınızdır
        Andolsun. Yanınızda ortaklar olarak sandığınız şefaatçiler
        Maalesef yanınızda görmüyoruz. Andolsun aranızdaki bağlar

        Erimiş yok olmuş. Sizi terk edip ortadan kaybolmuştur.
95.   Nitekim tohum ve taneyi yarıp çıkaran, yaratan nebatatlar.
        Allah'tır elbette. (Yaratmaya dair her şeye tam gücü yetendir.)
        Mevtadan diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. İşte Allah budur.

        Eh böyleyken, nasıl oluyor da hala çevrilip duruyorsunuz sizler?
96.   Nasıl da sabahı yarıp çıkarıyor. Geceyi huzur ve istirahat kılıyor
        Ay'ı ve güneşi bir hesap ölçüsü devretmek üzere yaratmıştır.
        Malumatıyla her şeyi bilen, yapan, üstün ve güçlü Allah'ın taktiridir.

97.   Elbet O öyledir ki; kara ve denizin karanlığında yıldızları var edendir
        Nitekim onunla yolunuzu bursunuz. Bilen topluluğa delilleri açıklarız.
98.   Ancak O Siz tek bir nefisten sizi yaratmış, bir de geçici kalış yeri vermiştir.
        Malum olan bunları karayan topluluk için ayetleri açıkça bildiririz.

99.   Elbet gökten su indiren O'dur. Bunlarla her çeşit bitkiyi tomurcuklandırır
        Nebatatı bitirir, yeşertir. Bir biri üstüne istiflenmiş başaklar oluşturur
        Ayrıca hurma tomurcuğundan elle yetişilecek şekilde yakın salkımlar
        Misaliden, bir kısmı benzeyen bir kısmı benzemeyen üzümler, zeytinler

        (Evcil) narlardan bahçeler yetişririz. Ürün verdiğine meyvelerine bakıverin
        Nasıl ki bunlarda inanacak bir topluluk için nice nice deliller vardır.
100. Allah cinleri yaratığı halde cinleri Allah'a ortak koştular ve O'na uydurdular
        Malumatsızca oğullar ve kızlar. O, onların niteledikleri şeyden uzaktır, yücedir.

101. Eşi benzeri örneği olmaksızın, gökleri ve yeri yoktan var eden O'dur.
        Nasıl bir çocuğu olabilir O'nun? Hiç bir eşi olması mümkün değildir
        (Ancak O vardır. Yaratan O'dur. Yaratmak için de eşme muhtaç değildir)
        Muhakkak ki her şeyi O yaratmıştır. O var olan her şeyi bilendir.

102. El hak işte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur.
        Nitekim her şeyi halkeden O'dur. O'na kulluk edin. Her şeyin vekili O'dur
103. Açıkça gözler O'nu göremez, idrak edemez; O, gözleri görür, idrak eder.
        Malumatı çoktur, lütfü çoktur O'nun. Her şeyden haberdar olan O'dur.

104. Elbet gerçek şu ki Rabbinizden size basiret gelmiştir. Kim ki eğer,
        Nitelikli bir basiretle görürse, faydası kendisinedir. Kim olursa kör,
        Aleyhinedir, yine kendinedir.Ben sizin üzerine gözetleyici değilimdir.
105. Muhakkak Biz ayetleri işte böyle açıklıyoruz ki onlar sana desinler:

        "Elbette sen ders almışsın" Biz de bilen topluluğa apaçık anlatalım.
106. Nitekim Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilah yoktur
        Aldırma sakın inkar edenlere. Allah'a şirk koşanlardan yüz çevir.
107. Mutlaka Allah dileseydi onlar şirk koşmazlardı. Sen değilsin

        Elbet onların yaptıklarından. Biz seni onlara gözlemci kılmadık
108. Nispet edip de, Allah'tan başka dua ettiklerine, sövmeyin sizler
        Ardından onlar da Allah'a söverler. İşte biz böyle her bir
        Millete, kendi yaptıklarını süsleyip güzel göstermişizdir.

        Elbet son varışları Rableridir. O ne yaptıklarını onlara bildirir.
109. Nasıl da kendilerine bir delil gelirse inanacaklarına yemin ettiler.
        "Allah katındadır, mucizeler" de. Fakat delil gelse de onlar
        Mümin olmayacaklar. İnanmayacaklarının farkında değil misiniz?

110. Elbet Biz onların gönüllerini ve gözlerini iman etmedikleri
        Nisbetiyle ilk anki gibi tersine çeviriz. Öylece taşkınlıkları
        Altında şaşkın halleriyle bocalar vaziyette bırakırız onları
111. Melekler indirseydik onlara, konuşsaydı onlarla ölüler,

        Eh tüm her şeyi önlerine koysak, Allah dilemezse eğer,
        Ne mümkündür inanmaları. Fakat çoğu cahillik ediyorlar.
112. Ayrıca her peygamberlere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık
        Mübalağalı, yaldızlı sözler fısıldayarak bazısı bazılarını aldatır.

        Eğer Rabbin dileseydi, bunları yapamazlardı. Onları iftiralarıyla bırak!
113. Nitekim onlar, ahirete inanmayanların gönülleri meyletsin, hoşlansınlar
        Amacıyla fısıldarlar, işlerini yapadursunlar, yüklendiklerini yüklensinler
114. Muhtaç olunan Kitab'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Allah'an başka bir

        Emin hakem mi arayayım size? Kendilerine kitap verilenler bilirler,
        Nasıl ki Rableri tarafından hak olarak indirildiğini. Şüphecilerden olma!
115. Adalet ve doğruluk üzerine Rabbinin sözleri tekemmül etmiştir.
        Muhakkak ki O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O Semi'dir, Alim'dir

116. Eğer yeryüzünde bunların çoğuna uyarsan Allah'ın yolundan saptırır
        Nitekim onlar, ancak zanna uyarlar. Zanları ve tahminle yalan söylerler.
117. Aşikardır ki, Rabbin kendi yolundan sapanları çok iyi bilir.
        Malumudur O'nun yine ki, doğru yolu bulanları daha iyi bilir.

118. Eğer ayetlerine inanıyorsanız, Allah adına kesilenlerden yiyin sizler.
119. Ne oluyor size de, Allah adı anılarak kesilenlerden yemiyorsunuz sizler?
        Ancak size zorda kaldığınız anlar haricinde haram olanları ayırt etmiştir.
        Muhakkak ki çokları bilgi sahibi olmaksızın, heveslerine kapılıp giderler

        Elbette senin Rabbin onlar arasından haddi aşanları çok daha iyi bilir.
120. Nasıl olursa olsun günahın açıkta olanını da gizli olanını da terk edin sizler.
        Açıkçası; günah kazananlar yapıp ettiklerinin karşılığını göreceklerdir.
121. Mutlaka Allah'ın adı anılmayan şeylerden yemeyin. Şüphesiz bu fısktır.

        Elbette şeytanlar, dostlarını sizinle mücadele etmeleri için fısıldarlar.
        Nitekim onlara itaat ederseniz eğer, siz de olursunuz müşrikler.
122. Aynen; ölüyken diriltilip insanlar arasında yürümesi için bir nur
        Mutluluğu verdiğimiz kimse, karanlıklar içinden çıkamayan bir

        Esirin durumu gibi midir? İşte bu şekilde kafirlere yaptıkları işler,
        Nasıl da kendilerine güzel, hoş, süslü ve çekici gösterilmektedir.
123. Ayrıca her ülkenin önde gelenleri hile ve düzenler kursunlar!
        Makamlarıyla, büyültüp yücelterek onları, kıldık günahkarlar.

        Elbette onlar kendilerine düzen kurarlar ama şuurunda değillerdir.
124. Ne zaman bir ayet gelse: "Allah'ın elçisine gelen ayetten bir benzer
        Açıkça bize gelmedikçe inanmayacağız" derler. Allah bilir,
        Muhakkak ki peygamberliğini kime vereceğini. Bu suç işleyenler

        Elleriyle yaptıkları hilekarlıkları sebebiyle Allah katında çetin azap vardır
125. Nitekim Allah kimi doğru yola sevketmeyi dilerse yüreğini islama açar.
        Artık kimi de saptırmak isterse onun da gönlünü daralttıkça daraltır.
        (Mahsusen) adeta göklere tırmanıyormuş gibi sıkıntılı hale sokar

        Elbette Allah iman etmeyenlere böyle sıkıntılara, pisliklere düşürür.
126. Nitekim budur Rabbinin dosdoğru yolu. Düşünüp öğütler
        Alacak topluluğa, ayetlerimizi açıkladık böyle birer birer.
127. Müreffeh bir yurt Rablerinin katında onlar için vardır.

        Eh artık Allah, yaptıklarından dolayı onların velisidir.
128. Nasıl ki o gün onların hepsini toplar da: "Ey cin topluluğu" der,
        "Ayarttınız insanlardan bir çoğunu, kendinize edindiniz kullar."
        Mahbubları ve dostları insan olanlar: "Rabbimiz" derler.

        "Eh bir bir birimizden yararlandık ta ki taktir ettiğin vakte kadar,
        Nihayetinde ulaştık işte." O da: "Allah'ın dileği dışında olanlar
        Ayrı olmak üzere, ebedi kalacağınız yurdunuz ateştir" diyecektir.
        Muhakkak ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.

129. Eh işte Biz suçları sebebiyle, zalimlerin bazısını bazısına musallat ederiz.
130. Nakledip ayetlerimi, bugüne geleceğinizi bildiren, korkutan elçiler
        Açıkça size gelmedi mi? Ey cin ve insan topluluğu!" Onlar şöyle derler:
        "Maalesef aleyhimize şahitlik ediyoruz." Dünya hayatı onları aldatmıştır.

        Eh artık onlar kendi aleyhlerine şahitlikte bulunup inkarlarını itiraf etmiştir.
131. Nitekim bu halkı habersizken Rabbinin, zulümle helak edici olmadığıdır.
132. Artık herkesin işlediklerine göre bir takım dereceleri vardır.
        Muhakkak Rabbin onların yapıp ettiklerinden gafil değildir.

133. Elbet Rabbin hiç bir şeye muhtaç olmayan rahmet sahibidir.
        Nasıl ki O dilerse sizi ortadan kaldırır, bir başka millet getirir.
        Aynen sizi de başka bir kavmin soyundan meydana getirmiştir.
134. Muhakkak size vaadedilenler gelecektir. Siz engelleyecek değilsinizdir.

135. "Ey kavmim! yapacağınızı yapın ben de yapıyorum" de. "Yakında bilinir,
         Nasılmış bu yurdun sonu kimindir." Şüphesiz zalimler muradına ermezler.
136. Allah'ın yaratıp ürettiği ekinler ve hayvanlardan Allah'a pay ayırdılar.
        Maalesef kendi zanlarına göre: "Bu Allah'ındır bu da ortaklarımızın" diyorlar.

        Elbet ortak dediklerinin payı Allah'a ulaşmaz ama Allah'a ait kısım putlara geçer
        Nasıl da kötü bir hükümdür bu. Verdikleri hüküm ne kadar da kötüdür.
137. Aynen bunun gibi, onların ortakları, müşriklerin çoğuna şirin göstermiştir,
        Muhakemesizce çocuklarını öldürmeyi. Kendi hallerine bırak karıştırsınlar,

        Ellerindeki dinlerini kendi aleyhlerine. Allah dileseydi yapamazlardı onlar.
138. Nasılda kendi akıllarınca: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmaz kutsaldır.
        Ancak izin verdiklerimiz yiyebilir. Hayvanlara binmek de haram" demişlerdir.
        Maalesef Allah'a iftira atıp O'nun ismini anmadan hayvan boğazlıyorlar.

        Elbet Allah iftiraları sebebiyle yakında onların cezalarını verecektir.
139. Nasıl ki, bir de dediler:  "Bu hayvanların karınlarında olanlar
        Ancak bizim erkeklerimize helal kadınlarımıza haram. Eğer
        Minik yavru ölü doğarsa erkek de, kadın da bunlara ortaktır."

        Elbet Allah bu isnatlarından dolayı onlara cezalarını verecektir.
        Nitekim O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi tam bilendir.
140. Akılsız bilgisizlik yüzünden çocuklarını öldürenlerle Allah'a iftiralar
        Mal edip, Allah'ın verdiği rızıkları haram sayanlar, zarara uğramıştır.

        Elbette onlar şakınlaşıp sapıtmışlardır. ve doğru yolu bulamamışlardır
141. Nitekim O öyledir ki; çardaklı ve çardaksız bağları, bahçeleri var edendir.
        Ayrı ayrı tatları olan hurmaları, ekinleri, zeytinleri, narları yaratandır.
        Mahsul verdiğinde ürününden meyvesinden yiyin. Hasat günü hakkını verin

         Elbette O israf edenleri sevmez. Muhakkak ki hiç bir şekilde israf etmeyin.
142. Nasıl ki hayvanlardan yüklerinizi taşıyanlar var. Yününde yararlanır,
        Amacınıza göre döşek sergi yapar faydalanırsınız. Allah'ın verdiği rızıklar
         Malumdur. Onlardan yiyin. Şeytanın izine düşmeyin. Çünkü O apaçık düşmandır.

143. Erkekli, dişili sekiz çift yarattı; koyundan iki, keçiden iki. De ki:
        "Nasıl olmuştur? iki erkeği mi haram kıldı ya da iki dişiyi mi?
        Ana rahmindeki yavruları mı yoksa? Doğru sözlü iseniz eğer,
        Malumatlı olduğunuz halde bir ilimle haber verin bana sizler

144. Eh deveden iki, sığırdan da iki cinsi yine aynı şekilde haram sayarlar.
        "Ne şekilde?" Sor onlara: "İki erkeği mi? iki dişiyi mi? yoksa onlar
        Anne iki dişi rahmindeki yavruları mı?" sayarlar. "Allah bunları
        Men ettiği zamanlar siz şahit miydiniz?" Bilgileri olmadan insanları

        Engelleyip iftira atan, saptıran kimselerden daha zalim kim olabilir?
        Nitekim Allah, zulmeden bir topluluğu doğru istikamete sevketmez
145. Açıkça de ki: " Bana vahyedilen haram şeyler; ölü hayvan eti, dökülmüş kan
        Mundar olan domuz etidir. Bunlardan başka bir şey bulamıyorum ben"

        Elbet Allah adından başkası adına kesilmiş de pek kötüdür. Domuz da pistir
        Ne var ki zorda kalana ihtiyacı kadar, haddi aşmamak üzere helaldir.
        Allah çok merhametlidir Şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayandır, esirgeyendir
146. Men edip haram kıldık yahudilere, tüm tırnaklı hayvanları. Sığırlar ve koyunlar

        Ehlinden sırtlarına, bağırsaklarına yapışan, kemiğe karışan yağlar dışında
        Ne şekilde olursa olsun iç yağlarını da haram kıldık. Bu husus onlara
        Azgınları sebebiyle verdiğimiz cezadandır. Şüphesiz Biz sözümüzde dururuz.
147. Mutlaka, seni yalanlarsa de ki: "Rabbiniz engin ve geniz bir rahmete sahiptir.

        Elbette ki azabını suçlu günahkar topluluğundan geri çevirmesi kaçınılmazdır."
148. Nitekim şirk koşan kimseler diyecektir ki:" Allah dileseydi biz ne şirk koşar,
        Atalarımız da koşmaz, ne de hiçbir şeyi de haram görmezdik" Önce gelenler
        Mutlak azabımızı tadana kadar bu şekilde yalanladılar. De ki: "Siz de ilim mi var,

        Eğer varsa gösterin bakalım. Fakat siz sadece zanna uyar ve  söylersiniz yalanı"
149. Nitekim de ki: "Apaçık delil Allah'ındır. Dileseydi hepinizi hidayete erdirirdi."
150. "Allah'ın şunu haram ettiğine dair şahit eden şahitlerinizi getirin" de.
        Mizansen olarak şahitlik edecek olurlarsa eğer onlarla birlikte şehadet etme.

         Elbette uyma sen, ahirete inanmayan, ayetlerimizi yalanların sözlerine
         Nitekim onlar bir takım varlıkları Rablerine denk tutmaktadırlar
151. Aynen de ki: "Gelin size Rabbiniz neleri haram kıldığını okuyayım bir bir;
        Muhakkak ki ona hiç birşeyi ortak koşmayın, anne ve babanıza iyilik edin

        Endişe duyup yoksulluktan, çocuklarınızı öldürmeyin. Onların ve sizin
        Nimetlerini, rızıklarını Biz veririz. Açıktan veya gizli kötülüğe yaklaşmayın.
        Allah'ın; haklı olma dışında, öldürülmesini haram kıldığı kimseyi öldürmeyin"
        Malumat verip bunları emir etmiştir size . Umulur ki aklınızı başınıza alırsınız

152. Ergenlik çağına gelinceye kadar yetimin malına en iyi şekil dışında yaklaşmayın
        Net olun, ölçüyü ve tartıyı dosdoğru yapın. Hiç kimseye gücü dışında yük yoktur
        Adil olun söz söylediğinizde velev ki hısmınız dahi olsa. Allah'ın ahdine vefa edin
        Malumat verip bunları size emretmiştir. Umulur ki düşür öğüt alırsınız sizler.

153. Elbette dosdoğru yolum budur. Şu halde siz de ona uyun. Başka yola uymayın
        Nasıl ki sizi ayıran yollara. Çekinip sakınırsınız diye size tavsiyede bulunmuştur.
154. Akabinden Musa'ya iyilik edenlere nimetlerimizi tamamlama adına bir rehber,
        Mutlak bir hidayet ve rahmet olarak Kitab'ı verdik. Umulur ki onlar inanırlar,

        Elbette umulur ki, bunların sonucunda Rablerine kavuşacaklarına iman ederler.
155. Nitekim bu da, Bizim indirdiğimiz mübarek, hürmete layık bir Kitap'tır.
        Açıkça ona uyun kötülüklerden sakının umur ki, siz de rahmete erersiniz.
156. Muhakkak ki siz: "Bizen önce iki topluluğa kitap indirildi. Biz ise aciziz.

         Erişip onları okuyamadık. bir şey alayamadık habersiziz dememeyesiniz
157. Nitelemeniz ya da: "Bize de kitap indirilseydi onlardan daha iyi olur
        Açıkça doğru yolu bulurduk" diye söylememeniz için Rabbinizden gelmiştir
        Malumatı apaçık bir delil, bir hidayet ve rahmet. Allah'ın delilleri vardır.

        Elbette bu delilleri yalanlayanlardan daha zalim kim olur? Bundan yüz çevirenler
        Nitekim yüz çevirmelerinden dolayı pek şiddetli bir azapla cezalandıracağızdır.
158. Ayrıca kendilerine meleklerin gelmesini yada Rablerinin gelmesini mi bekliyorlar?
        Malumat olacak Rablerinden başka deliller mi beklerler? Rabbinin bazı ayetleri,

        Erişip geldiği gün, dah aönce iman etmemişse veya inancında hayır kazanmamışsa
        Nasıl o gün faydası olacak ki. Sen: "Bekleyin, biz de bekliyoruz zaten" de onlara.
159. Ayırıp dinlerini, parça parça edenlerle, hiç bir ilgin olmaz şüphesiz. İşleri Allah'tadır.
        Mutlaka onların yaptığı ve yapmakta oldukları işleri kendilerine haber verilecektir.

160. Eğer kim bir iyilikle gelirse ona bunun misli ile mükafat verilecektir.
        Nitekim kim bir kötülükle gelirse ona da ancak misli ile ceza verilir.
        Aynıyla cezasından başka bir ceza olmaz onlar haksızlığa uğratılmazlar
161. "Muhakkak ki Rabbim beni doğru yola sevketti. O dosdoğru bir dindir

        Elbet İbrahim'in hanif dinidir. O kesinlikle müşriklerden değildi" deyiver
162. "Nitekim benim namazım, ibadetim de, hayatım da ve ölümüm de O'nundur
        Alemlerin Rabbi olan Allah içindir" de. "Şüphesiz bütün her şeyim O'nundur"
163. Menendi yoktur O'nun. Bu bana emredildi. Ben müslümanların ilkiyimdir.

164. Elbet de ki: "Allah'tan başka Rab mı arayayım, her şeyin Rabbi o iken?
        Nitekim herkesin kazancı kendinedir. Hiçbir suçlu bir başkasının sucundan
        Asla sorumlu olmaz. En sonunda dönüşünüz Rabbinizin huzuru olacaktır.
        Malumat verecektir O size. Ayrılığa düştüğünüz şeyleri gösterecektir.

165. Elbette O öyle bir mabuttur ki sizi yeryüzünün halifeleri kılmıştır.
        Nitekim sizi denemek için bir kısmınıza mevkiler, derecelerle yükseltir
        Ancak şu gerçektir ki, senin Rabbin cezaya layık olanın cezasını tez verir
        Muhakkak ki O, suçları örtendir, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.

23 Ekim 2017 Pazartesi

Araf

Başlanır her yapılan işe Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 



1.     Elif, Lam, Mim, Sad

2.     (Apaçık) bir kitaptır bu. Bununla insanları uyarıp inanlara öğüt vermen içindir.
        (Rabbinden) sana indirilmiştir. Olmasın göğsünde bundan dolayı bir sıkıntı,
3.     Açıkça Rabbinizden size ne indirildiyse ona uyun. Ondan başkalarını
        Farklı bir takım veliler edinmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz sizler.

4.     Azabımız onlara gece uyurken veya gündüz istirahatta yakalayıvermiştir
        Rahat halleri devam ederken nice ülkeleri helak edip yok etmişizdir.
5.     Azabımız geldiğinde ancak: "Biz zulmetmişdik" diye yalvarıp yakardılar
6.     Filhakika kendilerine elçi gönderilenlere soracağız, elçilere de soracağızdır.

7.     Andolsun, tam bilgi ile onlara anlatacağız. Biz onlardan uzak değilizdir.
8.     Resmen hak olan tartı o gündür. Kiminki ağır basarsa işte onlar kurtulur.
9.     Artık kimin yükü tartılarda hafif kalırsa, onlar ayetlerimiz inkar eder
        Fiilen kendilerini zarara ziyana sokan kimselerdir. Hüsranlık onlarındır.

10.   Andolsun, sizi yeryüzüne yerleştirdik. Geçimlikler verdik. Ne de az şükredersiniz!
11.   (Ruhlarınızı) yarattık sizin sonra biçim şekil verdik size, meleklere takiben:
        "Adem'e secde edin" dedik. İblis dışında hepsi secde etti. O olmadı secde edenlerden
12.   Farklı kılan şey nedir? sana emrettiğimde seni ne alıkoymuştur secde etmekten?

        (Allah böyle) dediğinde o: "Ben daha hayırlıyım beni ateşten, onu çamurdan yarattın."
13.   (Rab): "Madem öyleyse in oradan. Orada kibir hakkın olamaz, büyüklenemezsin.
        Artık hemen çık git. Hakikaten sen bundan sonra küçük düşürülenlerdensin.
14.   Fakat o da şöyle dedi: "Onların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet verin"

15.   (Allah da) ona şöyle buyurdu: "Haydi tamam sen artık mühlet verilenlerdensin"
16.   (Rabbe karşılık olarak) dedi ki: " Sen beni azdırıp yoldan çıkmama izin verdin
        Artık ben de onlara (insanlara) pusu kuracağım ki doğru yoldan çıkarmak için.
17.   Farklı farklı şekilde onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından,

        Açık, gizi sokulacağım. Göreceksin onlardan çoğunu şükredici bulamayacaksın.
18.   Rab olan Allah buyurdu ki: " Sen kınanmış, alçaltılmış, kovulmuşsun, çık oradan.
        Andolsun, onlardan kim seni izler, peşinden giderse dolduracağım cehennemi sizlerle.
19.   Faydalanın buradan istediğinizden yiyin, eşinle birlikte ey Adem, yerleşin cennete.

        Ama sadece şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa olursunuz siz zulmeden kimselerden.
20.   "Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesinin sebebi şudur;" diye vesveselendirdi şeytan
        Aralarında gizli kalarak örtülmüş utanç yerlerini açığa çıkarıp göstermek için;
        "Farkeder bu ağacın meyvesini yerseniz, iki melek haline gelir, sonsuz ömrünüz olur."

21.   Ayrıca onlara yemin ederek: "Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" demiştir.
22.   Rağbet edip ağacın meyvesinden tadınca onları aldatmış oldu ve birden gördüler;
        Avret yerlerini. Cennetteki ağaçların yapraklarıyla üstlerini örtmeye başladılar.
        Filhakika bunun üzerine Rableri: "Sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? demiştir.
   
        "Apaçık düşmanınızın şeytan olduğunu gerçekten söylememiş miydim" demiştir.
23.   "Rabbimiz biz nefsimize zulmettik. Bizi bağışlamaz, rahmet etmezsen eğer,
        Apaçık bir gerçekle biz hüsrana uğrayıp ziyana girenlerden olacağız" demişlerdir.
24.   "Faydası belli bir müddet olan yeryüzüne, bir birinize düşman olarak inin" demiştir.

25.   "Ancak, orada yaşayacak, orada ölecek ve tekrar dirilip çıkarılacaksınız" buyurmuştur.
26.   Rahatlıkla çirkin yerlerinizi örtecek, giyip süsleneceğiniz elbiseler var etmişizdir.
         Asıl olan takva ile giyinip kuşanmaktır, ey Ademoğulları!. Bu Allah'ın ayetleridir
        Farklı farklı olan bu ayetler kudretine aittir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.

27.   Ademoğulları hey! Şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini göstermek için
        Rezilane onların elbiselerini soyarak çıkardığı gibi size de bir bela vermesin.
        Ayrıca o ve onun yandaşları sizin görmeyeceğiniz yerden sizi görür kollarlar,
        Filhakika Biz şeytanları inanmayan kimselerin dostları olarak kılmışızdır.

28.   Ancak onlar kötü bir iş yapınca "biz atalarımızı da böyle bulduk" derler.
        "Rab olan Allah'ta bize bunu emretti." De ki: " Şüphesiz Allah çirkinlikler
        Ahlaksızlar emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a mı isnat edersiniz sizler?
29.   "Fiilen Rabbim bana adaleti emretti, Her mescid'de yüzlerinizi döndürün sizler

        Ancak dini kendisine has kılacak şekilde O'na dua edin. Başlangıç nasıl ki
        Rabbin yarattıysa aynen sonunda döneceğiniz kimse O'dur." deyiver.
30.   (Allah) kimilerine hidayet verdi, bir kısmı da sapıklığı haketmiştir.
        Filhakika bunlar, Allah'ı bırakıp da şeytanları dost edinmişlerdir.

        Açıkçası böylelikle kendilerini doğru yolda olduklarını sanacaklardır.
31.   (Ritüel olarak) Ey Ademoğlu! Her mescid yanında süslerinizi alın sizler
        Ayrıca yiyin, için israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
32.   "Farklı temiz nimetleri ve zinetleri, Allah kulları için meydana getirmiştir

        Artık bunları kim haram kılmıştır?" de. Yine de ki: " İşte bunlar,
        Rablerine dünya hayatında iman edenlerindir. Kıyamette ise bunlar
        Ancak ancak onlara aittir. Ayetleri bilen topluluk için böyle açıklarız.
33.   "Fiilen Rabbim şunları haram kıldı:" de. "Gizlisiyle, açığıyla Fuhşiyatı

        Ahlaksızlığı, haksız yere saldırmayı, Hakkında hiç bir delil indirmediği
        Refere edilen şeyi Allah'a şirk koşmanızı, Allah hakkında bilmediğinizi
        Allah'a isnat ederek söylemenizi, (O'na bir takım şeyler uydurmanızı)
34.   Filvaki her ümmet için beli bir ecel takdir edilmiştir. Zaman-ı mukadder

        Ayan beyan olunca ne bir saat ertelenir ne de bir saat öne alınabilir.
35.   (Rehberliğin için) Ey Ademoğulları! Size içinizden peygamber gelir,
        Ayetlerimizi okur da işte bu zamanlar, kim ki muhalefetten sakınır,
        Fiilen kendisini ıslah ederse, İşte ona ne korku, ne de mahzun olma vardır

36.   Ayetlerimizi inkar edenler ve onlara karşı büyüklenenler, ateşin dostudur.
        Rezil, rüsvay halleriyle işte onlar cehennem ehlidir ve orada ebedidirler.
37.   Allah'a karşı iftira eden, ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir?
        Filhakika kitaptan nasipleri onlara ulaşır. Nihayetinde elçilerimiz gelir,

        Alırken canlarını: "Hani Allah'tan başka yakardıklarınız nerede?" derler
        Rezillikle onlar da: "Bizi bırakıp uzaklaşıp gittiler" diye cevap verdiler.
        Aleyhlerine olarak kendilerinin kafir olduklarına şahitlik ederler.
38.   Filhakika: "Cinlerden ve insanlardan; sizden önce geçmiş ümmetler

       Arasında girin ateşe" diyecek. Her ümmet kendi kardeşini lanetleyecektir
       Rabtedilip hepsi bir biri ardınca orada toplanınca, oraya sonra girenler
       Açıkça öncekiler için: "Ey Rabbimiz" diyecekler. "Bizi saptıran bunlardır
       "Feci ateşten bunlara kat kat artırılmış olarak azap ver" diyecekler.

       (Allah da) herkes için kat kat vardır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecektir.
39.  Reddederek öncekiler sonrakilere: Sizin bize üstünlüğünüz yoktur.
       Artık kazandıklarına karşılık olarak siz de tadın azabı" diyecekler.
40.  Filhakika, ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı büyüklenenler vardır.

       Asla göğün kapıları açılmaz onlar için. Deve iğne deliğinden geçene kadar
       (Rahatlayıp) cennete giremezler. Suçluları işte böyle cezalandırırız.
41.  Artık onlar için cehennem ateşinden yataklar ve yorganlar vardır.
       Fazlasıyla zulmeden zalimleri işte böyle fazlasıyla cezalandırırız

42.  Ama iman edip salih amelde bulunanla gelince: işte onlar için
       Reddebilecekleri takatinden fazla bir teklifte bulunmayız
       Ancak cennete girecekler onlardır. Onlar orada ebedi kalıcıdır
43.  Fitne, haset, kin ne varsa gönüllerinde giderir çekip alırız.

       Altlarından ırmaklar akar ve Allah'a hamd ederek derler:
       "(Rabbim) bizi doğru yola sevketti ve nimetlere kavuşturdu
       Allah hidayet etmeseydi nereden bulacaktık biz doğru yolu
       Filvaki Rabbimizin elçileri bize hak bir gerçek ile geldiler.

       (Akabinde) onlara: İşte bu sizin yaptığınız işlere karşılıktır
       Rahatlıkla kalacağınız, miras olarak elde ettiğini cennettir" denir.
44.  Ateş halkına cennet ehli: "Rabbimizin vaad ettiğini bulduk bizler
       Filvaki siz de buldunuz mu?" derler. Onlar da: " Evet" derler.

       Aralarında bir münadi de: "Allah'ın laneti zalimlere" diye seslenir.
45.  Rab olan Allah'ın yolundan alıkoyan, yolun eğrisini isteyenlerdir
       Ahiret hayatını inkar edip, onu tanımayan kimselerdir onlar.
46.  Farkı oluşturan bir engel örtü iki taraf arasında bulunacaktır.

       Araf üstünde herkesi yüzlerinden tanıyacak olan adamlar vardır.
       Rahata erip cennete gireceklere: "Selam size" derler. Ki bunlar,
       Açıkça henüz cennete girmemiş fakat girmeyi uman kimselerdir.
47.  Fakat gözlerini cehennemlikler tarafına çevirince birden onlar:

       "Aman Rabbimiz, bizi zalimler güruhuyla beraber eyleme" derler.
48.  Rastlayıp tanıdıkları yüzlerle seslenir Arafta bulunan adamlar:
       "Açıkça size ne fayda sağladı servetin çokluğu ve kibriniz?" derler
49.  "Fayda vermez, Allah rahmet etmeyecek diye yemin ettiğiniz kimseler

       Açıkçası bunlar değil miydi?" "Haydi girin cennete artık" denir.
       "Rahatsız edecek ne bir korku vardır size ne de bir üzüntü vardır."
50.  Ateş halkı, cennet ehline: "Bize biraz su verin, veya verilen şeyler;
       Fiilen Allah'ın rızıklandırdığı şeylerden ihsan edin" diye bağırırlar.

       "Allah hakikaten bunları inkar edenlere haram kılmıştır" derler.
51.  (Rablerinden gelen) dinlerini bir eğlence ve oyun edindi onlar.
       Ayetlerimizi böylesi güne kavuşacaklarını bile bile inkar ettiler
       Filvaki bugün de onlar, Bizim yok sayıp unutacağımız kimselerdir.

52.  Andolsun, Biz onlara kitap getirdik. Ne lazımsa, kitapta bildirmişizdir.
       Rahmet olmak üzere, iman edeceklere çeşitli şekillerde açıklamışızdır.
53.  Ancak onlar kitabın tevilinin çıkmasından başkasına bakmazlar mıdır?
       Filhakika bir gün söylenen o şeyleri önceden unutanlar diyecekler:

       "Aşikar ki Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi var mıdır,
       Rahmet kuşağında şefaat edecek olanlar? veya geri dünyaya dönsek bizler
       Amellerimizden başkasını yapsak." Gerçek şu ki, onlar hüsrandadırlar.
       Fasa fiso uydurdukları şeyler de artık kendilerinden uzaklaşıp gitmişlerdir.

54.  Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı sonra da arşa istiva etmiştir.
       Rabbiniz böyle bir Allah'tır. Geceyi gündüzle takiple durmaksızın örter
       Aya, güneşe, yıldızlara emir buyruğuyla baş eğdirendir. Emir yalnız O'nundur
       Filvaki, iyi bilin; yaratma da onundur. Alemlerin Rabbi olan Allah pek yücedir

55.  Alçak gönüllükle Rabbinize gizlice dua edin. Şüphesiz O aşırı gidenleri sevmez.
56.  Rahat olup, düzene girdikten sonra yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın
       Alçak gönüllükle yüreğinizde korku taşıyarak, lutfunu umarak dua edin.
       Filhakika, Allah'ın rahmeti her daim iyilik yapanlara çok daha yakındır

57.  (Allah) öyle bir ilahtır ki, Rahmetinin önünde rüzgarı müjdeci gönderir.
       Rüzgar yağmur yüklü bulutları kaldırıp, kuraklıktan ölmüş beldeye sürer
       Ardından onunla oraya su indiririz. Böylelikle çıkarırız bir çok ürünler.
       Filhakika Biz ölüleri de böyle diriltip çıkarırız. Düşünün ve alın ibretler.

58.  Artık temiz memleketin bitkileri Rabbinin izniyle bolca meydana çıkar.
       (Rahmetsiz) kötü yerden ise çok az bir mahsul elde edilir hale gelir.
       Ayetlerimizi işte böyle çeşitli şekillerde açıklarız. Bu şükreden toplum içindir
59.  Filvaki andolsun ki, Nuh'u kavmine elçi olarak gönderdik: "Ey Kavmim, sizler

       Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilahınız yoktur. Ben size büyük azaplar,
       Rahatsız edici belalar olan, geleceğin büyük gününden korkarım" demiştir.
60.  Ama kavminden ileri gelenler:" Asıl biz seni apaçık şaşkın görüyoruz" dediler.
61.  Fakat  O: "Ey kavmim" dedi. " Bende bir şaşkınlık ve sapkınlık yoktur.

       Alemlerin Rabbinden gelen bir elçiyim ben. Bir Resulüm" demiştir.
62.  Rabbimin bildirdiği şeyleri size tebliğ ediyorum. Size öğüt veriyor
       Allah bana bildiriyor ben de size bilmediklerinizi ediyorum haberdar.
63.  "Filhakika, sizi sakındırıp korkmanızı sağlamak için içinizden bir

       Adam aracılığı ile Rabbinizden gelen vahye mi şaştınız sizler?"
64.  Reddedip inkar ettiler onu, yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber
       Arkadaşlarını kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanları da hep beraber
       Fırtınalı suda boğduk gitti. Şüphesiz onlar görmeyen kör bir toplum idiler.

65.  Ad kavmine de kardeşleri Hud'u yolladık. O da: Ey kavmim" demiştir.
       (Rabbiniz olan) Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilah yoktur.
       Apaçık hal böyleyken hala korkup sakınmayacak mısınız sizler?"
66.  Fakat kavminin inkar edenlerden önde gelenler şöyle dediler:

      "Apaçık biz seni sapkınlık ve akli meleke yetersizliğinde görüyor,
       Rastgele konuşan yalancılardan biri olarak sanmaktayızdır."
67.  Akabinde o da: "Ey kavmim, bende akıl kıtlığı felan yoktur.
       (Filvaki bilin ki) ben alemlerin Rabbinin bir elçisiyim" demiştir.

68.  "Ancak size Rabbimin bildirdiğini tebliğ edip, emin öğüt vermekteyimdir."
69.  Rabbinizden, sizi sakındırıp korkmanızı sağlamak için içinizden bir
       Adam aracılığı ile gelen hak bir vahye mi şaşırıyorsunuz sizler?"
       Filvaki hatırlayın! Nuh kavminden sonra sizi halifelere kılmıştır.

       Ardından da size yaratılışta irilik, boy pos, güç, kuvvet vermiştir.
       Rakiplerinize üstün kıldı. Öyleyse Allah'ın nimetini anın ve kurtulun sizler
70.  Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını bırakmamız,
       Filhakika sen bunun için mi geldin? Eğer doğru sözlü iseniz,

       Azap ki, bizi tehdit edip durduğun şeyi hemen bize getir.
71.  "Rabbinizden azap ve gazaba uğramanız gerekli oldu" demiştir.
       "Allah'ın kendi hakkında hiçbir delil indirmediği isimler,
       Filvaki sizin ve atalarınızın uydurduğu tanrılar, kurallar

       Adına benimle tartışıyorsunuz. Öyle ise siz bekleyin bakalım.
       Razı olarak ben de, nihayetini sizinle beraber bekliyorum.
72.  Ayetlerimizi yalanlayan ve iman etmeyenlerin sonunu getirdik
       Fakat onu ve beraberindekileri katımızdan rahmetle kurtardık.

73.  Ardından da Semud'a kardeşleri Salih'i elçi olarak gönderdik.
       "Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin ey kavmim!" demiştir.
        "Ancak O'dur ilahınız,O'ndan başka gerçek ilahınız yoktur"
        Filvaki, Rabbinizden size apaçık bir delil, mucize gelmiştir.

        Allah'ın mahluku olan bu dişi deve, işte size bir mucizedir.
        Rahat bırakın, salıverin onu da Allah'ın arzında otlasın
        Asla bir kötülükle dokunmayın, yoksa sizi acı bir azap yakalar.
74.   Filhakika hatırlayın, Ad kavminden sonra sizi hükümdar etmiştir.

        Arza sizi yerleştirdi ki ovalarda köşkler kuruyor, dağlardan evler,
        Rahatınız için yontuyordunuz. Böylece Allah'ın nimetlerini anın.
        Asla yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimselerden olmayın.
75.   Filvaki toplumunun önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar

        Aciz sayıp, hor gördüklerinden iman edenlere şöyle dediler:
        "Rabbi tarafından gerçekten Salih'in gönderildiğini biliyor musunuz?
        Açıkça dediler ki: "Biz gerçekten onunla gönderilene iman ederiz"
76.   Fahirli kibirliler: "Şüphesiz sizin inandıklarınızı inak ettik" dediler.

77.   Ayaklarını kesip dişi deveyi öldürdüler. Rablerinin emrinden çıktılar.
        Reddederek şöyle:" Ey Salih sen gerçekten gönderilensen eğer
        Açıkça vaadettiğin şeyi getir de bakalım nasılmış" dediler.
78.   Filvakıa anında bir dayanılmaz bir ses duyuldu ve dizüstü yığıldılar."

79.   Anında O da onlardan yüz çevirdi ve: "Ey kavmim, andolsun
        Rabbimin bildirdiklerini size haber verip tebliğ ettim (emin olun)
        Ancak siz böyle öğüt verenlerden hoşlanmıyorsunuz" demiştir
80.   Filvaki Lut'u da kavmine gönderdik ve o da şöyle demiştir:

        "Alemlerden gelmiş geçmiş hiç kimsenin yapmadığı şeyler
        Razılığın olmayacağı hayasızlığı çirkinliği mi yapıyorsunuz?
81.  Azgınlığınız; kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz
       Feci şekilde ölçüyü aşan sınır tanımayan bir kavim olmuşsunuz.

82.  Ancak kavmin cevabı: "Beldemizden bunları çıkarın. Onlar
       Rağbet ediyorlar temizliğe, çok da temiz insanlarmış" şeklindedir.
83.  Ailesini ve onu, karısı dışında kurtardık. Karısı geride kalanlardandır.
84.  Felaket sağanağı olarak taş yağdırdık onların üstüne, Böyle azaplandılar

       Açıkça, işte görün bakın! Suçluların uğradıkları akibeti nasıl olmuştur.
85.  Resul olarak Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. O da demiştir:
       "Allah'a kulluk edin. Ondan başka herhangi bir mabudunuz yoktur.
       Filhakika apaçık delillerle gelmiştir size. Ölçüyü tartıyı düzgün tutun,

       Azaltmayın insanların mallarını, eşyanın değerini düşürmeyin.
       Rahata, rehavete ve düzene girdikten sonra arzda fitne çıkarmayın.
       Açıkça inanmışsanız eğer, işte bunlar sizin için çok daha hayırlıdır
86.  Farklı şeylerle iman edenleri Allah'ın yolundan menetmek,

       Allah'a giden yolun eğri hale gelmesini için çarpıtma yaparak,
       Rahatsız edici pusular koymayın. Düşünün ki, siz azken O çoğattı
       Açıkça bir bakın, bozgunculuk yapanların nasıl olmuştur nihayeti?
87.  Filhakika içinizden bir kesim benimle gönderilene iman ederler,

       Ama diğer kesim de inanmazsa, artık aramızda sabır gerekir,
       Razılıkla Allah'ın hükmüne kadar. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.
88.  Apaçık büyüklük taslayan, kavmin ileri gelenleri: "Ey Şuayb" dediler,
       Filhakika ya seni ve sana iman edenleri elbet bu beldeden çıkaracağız

       Aksi taktirde, ya da eskiden olduğu gibi bizim dinimize döneceksiniz.
       (Reddeden Şuayp): "Biz istemesek de mi böyle olacak?" demiştir.
89.  Allah bizi kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek eğer,
       Fiilen Allah'a karşı yalan yere iftira etmiş gibi oluruz bizler

       Artık o dine hiç bir şekilde dönmemize imkan yoktur. Dilerse eğer
       Rabbimiz olan Allah iradesi başkadır. Rabimizin bilgisi kuşatmıştır
       Alemde olan her şeyi. Biz Allah'a tevekkül ettik. Rabimiz hak ile hükmeder
       Filhakika Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın. Aramızda hüküm ver!

90.  "Andolsun Şuayb'a uyacak olursanız şüphesiz zarara uğrarsınız sizler"
       Reddedip de kafir olan kavmin ileri gelenleri onlara böyle dediler.
91.  Ardından dayanılmaz bir sarsıntı oldu ve dizüstü kapanmış sabahladılar.
92.  Filvaki Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orada daha önce hiç olmamışlar,

       Aralarında hiç yaşamamışlardı. Asıl zarar, Şuayb'ı yalanlayanlara olmuştur.
93.  Reddedenlerden yüz çevirdi ve: " Ey kavmim Rabbime ait olan haberler
       Andolsun ki; tarafımdan size bildirilmiştir ilaveten size verdim öğütler.
       Fakat inkar eden topluluk için üzülmem nasıl olabilir ki?" demiştir.

94.  Aşikar ki; Biz hangi memlekete bir peygamber göndermişsek eğer
       (Rablerine) oranın halkı yalvarsın yakarsın diye bir takım zorluklar
       Acılar, sıkıntılar, dayanılmaz güçlükler ve şiddetlerle hırpalamışızdır.
95.  Fakat sonra da kötülükler yerine iyiliklerle onları değiştirmişizdir

        "Atalarımıza da belalar, sıkıntılar gelmişti" dediler "sonra ferahlıklar
        Refahlıklar dokunmuştu." Bu böyledir. Ansızın azaba uğrattık, hiç anlamadılar.
96.   Açıkçası o ülkelerin insanları inansalar ve sakınmış olsalaydılar
        Filhakika gökten üstlerine bereketler yağdırır, yeryüzünde bolluklar

        Açardık. Ne var ki, onlar yalanladılar. Kazandıklarını da yakalayıvermişizdir.
97.   Rahatça geceleyin uykuya dalmışken o ülke halkları, ansızın zorlu bir
        Azabımızın kendilerine gelip çatmayacağından emin mi oldular?
98.   Farklı olarak ya da kuşluk vakti eğlenceye dalmış gitmişken onlar,

        Azabımızın kendilerine gelip çatmayacağından emin mi oldular?
99.   (Rab olan) Allah'ın azabından tüm bunlardan sonra emin midirler?
        Allah'ın azabından emin olanlar, ancak zarar uğratan kimselerdir.
100. Filvaki, yaşayanların helakinden sonra onların yerine varis olanlar,

        Anlamazlar mı ki eğer dilersek, günahları yüzünden onları da uğratır
        Rahatsız edici bir musibete ve kalplerine mühür basardık. Onlar
        Artık böylelikle öyle hale gelirler ki ne işitirler ne de anlarlar.
101. Filvaki sana bu memleketlerde olan hallerden veriyoruz haberler.

        Apaçık delillerle geldiler onların elçileri de gerçekten. Onlar
        Reddedip inkar ettiler, yalan saydılar. Bir daha da inanmadılar
        Allah inkar eden kafirlerin gönüllerini işte böyle mühürler.
102. Filvaki çoğunda ahde vefa görmedik. Çoğunda fasıklık bulduk.

103. Akabinden de Musa'yı ayetlerimizle Firavun ve çevresine gönderdik.
        Reddederek zulmettiler onlar da. Bak gör bozguncular ne olmuştur?
104. Açıkça Musa dedi ki: "Ben, alemlerin Rabbinden gelen bir elçiyimdir."
105. Filhakika benim üzerimdeki sorumluluk; Allah için gerçeği söylemektir

        Apaçık bir delille Rabbinizden geldim. İsrailoğullarını benimle gönder.
106. "Rahatça, koy delili ortaya, göster, eğer doğru söylüyorsan" demiştir.
107. Asasını yere attı, bunun üzerine. Anında kocaman bir ejderha oluverdi
108. Filvaki ardından elini koynundan çıkardı, bakanlara bembeyaz görünüverdi

109. Ardından Firavun kavmiden ileri gelenler dedi ki:"Bu bilgin bir büyücüdür."
110. Rezaletle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne önerirsiniz sizler?
111. Alıkoy, onunla kardeşini, ertele cezayı, şehre de münadiler gönder.
112. Fiilen büyücülük yapan ne kadar kimse varsa toplayıp sana getirsinler.

113. Ardından büyücüler toplanıp Firavun'un huzuruna birer birer geldiler.
        "Realitede biz üstün gelirsek eğer herhalde mükafat var değil mi?" dediler
114. Akabinde Firavun: "Evet" dedi "üstelik yakınlarımdan olacaksınız sizler."
115. Fırsat vererek: "Ya Musa ilk sen mi atacaksın yok sa biz mi atalım"dediler.

116. "Atın siz" dedi. Onlar atınca insanların gözlerini büyüledi, büyük büyü yaptılar.
117. Rahmani olarak Biz de Musa'ya "Asanı yere at" diye vahtettik. Biz baktılar;
        Aldatıcı sihirlerin hepsini yutmasın mı! Uydurdukları şeyler yutulmuştur.
118. Filvaki hak yerini buldu ve üstün geldi. Böylece yapılanlar geçersiz olmuştur.

119. Artık orada yenildiler. Hor hakir oldular. Adam akıllı küçük düştüler.
120. Reddeden o sihirbazlar. Oracıkta hep birden secdeye kapandılar.
121. "Alemlerin bütün varlıkların Rabbine iman ettik bizler" dediler
122. "Filhakika Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik bizler" dediler

123. "Ama, siz ben izin vermeden önce, O'na iman ettiniz öyle mi" dedi, Firavun
        Rezilce bir plan yaptınız siz, Mutlaka halkı buradan çıkarmak için
        Aranızda şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Benim ne yapacağımı bilirsiniz.
124. Filhakika ayaklarınızı ellerinizi çapraz kestireceğim sonra hepinizi asacağım.

125. Akabinde onlar da:" Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz" dediler.
126. "Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde ona iman ettik diyedir
        Acımasızca bizden intikam alıyorsun. Ey Rabimiz! Bize sabır yağdır.
        Fiilen müslüman olduğumuz halde canımızı öyle al" dediler.

127. Ayrıca Firavun kavminin önde gelenler: "Musa ve Kavmi etsinler
        Rahatsız edici bozgunculuk, senden ve taptıklarından yüz çevirsinler
        Alenen diye mi serbest bırakıyorsun" dediler. "Oğullarını öldürür"
        Firavun dedi "kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette gücümüz var

        Aşikar bir üstünlük onlar üzerinde. Biz hakim bir gücümüz var"
128. Rahatça Musa halkına dedi ki: Allah'tan yardım dileyin ve sabredin
        Allah'ındır yeryüzü şüphesiz. Kullarından dilediğini mirasçı belirler
        Filhakika en güzel sonuç takva sahipleri ve ondan çekinenlerindir."

129. Açıkça onlar:" Sen gelmeden önce de geldikten sonra da eziyete uğratıldık"
        "Rabbiniz düşmanınızı yok edecek. Umulur ki, sizi yeryüzüne varis kılacak.
        Ardından sizlerin nasıl davranacağınızı gözlemleyecek" dedi Musa
130. Firavun ve soyunu andolsun ki düşünüp ibret alsın diye kuraklığa

        Akıllarını başlarına alırlar diye yıllarca kıtlığa mahkum etmişizdir.
131. Rast gelip iyilik olunca bu zaten bizim hakkımızdı derler onlar.
        Ayrıca bir kötülük geldi mi, Musa ve bereberindekilerin uğursuzluğudur
        Farklı bir şey değildir diye yorumlarlar. İyi bilin ki bu kendilerindendir

        Allah katında asıl uğursuz olan onlardır ama onların çoğu bilmezler
132. Reddenler: Bizi büyülemek için hangi mucizeyi getirirsen getir.
        Artık biz sana ve getirdiklerine asla inanacak değiliz" dediler.
133. Filvaki bunun üzerine ayrı ayrı mucizeler olarak, çekirler,

        Arazilere haşaratlar, kurbağalar, tufan ve kan musallat ettik.
        Reddedip yine kibir gösterdiler. günahkar bir topluluk oldular.
134. Azap başlarına gelince: "Ey Musa! Rabbine bizim için dua et" dediler.
        "Felaket olan bu belayı bizden defetsin. Şüphesiz sana inanır,

        (Arkadaşların) israiloğullarını seninle beraber göndeririz" dediler.
135. Rastlayacakları son azap gelinceye kadar üstlerindekini giderdiğimiz anlar
        Anında yine sözlerinden dönüyorlardı. (Bu böyle devam etmiştir.)
136. Fiilen Biz de öc aldık onlardan. Gaflet edip ilgisizce davrandılar

        Ayetlerimizi yalanlanmaları sebebiyle hepsini denizde boğduk.
137. Rahat olmayıp ezilip itilmekte olan topluluğu bereketli topraklar
        Alanı olan doğusuna ve batısına mirasçı kıldık. Bu sabırlarına karşılıktır.
        Filhakika Rabbinin israiloğullarına verdiği güzel söz yerini bulmuştur.

        Açıkça Firavun ve kavminin inşa ettikleri sarayları yerle bir etmişizdir.
138. Resmen İsrailoğullarını denizden geçirdik Putlara tapanlara rastladırlar
        Akabinde: "Ya Musa! Sen de bize onların taptığı gibi ilahlar yap" dediler.
        Fakat o: "Siz gerçekten cahillik eden bilgisiz bir topluluksunuz" demiştir.

139. Aşikar ki, onların taptıkları da mahvolmuştur. Yaptıkları şeyde boş şeydir.
140. Rahmetle sizi alemlerden üstün kıldığı halde Allah'tan başka ilah mı istenir?
141. Ağır işkenceleri size yapıyorlardı, aşağılık bir hale getiriyorlardı hani,
        Firavun ve ehlinin elinden kurtarmıştık. Sizin kadınlarınızı bırakıyorlardı,

        Ama oğullarınızı öldürüyorlardı. Bunda Rabbinizden ciddi bir imtihan vardı.
142. Rabbinin belirlediği süre; Musa ile otuz gecede sözleştik ve bu vadeyi
        Artırarak on gece daha ekleyerek kırk gecede tamamlandı. Musa kardeşi Harın'a:
        "Fiilen kavmin içinde benim yerime geç, ıslah edip düzene koy onları

         Asla bozguncuların yolunu tutma onlara da fırsat verme" demiştir.
143. Rabbi huzuruna tayin edilen vakitte gelip onunla konuşunca:"Rabbim,
        Aşikar göreyim seni göster bana" dedi. O da " Beni asla göremezsin sen"
        Filhakika şu dağa bak yerinde durabilirse eğer, sen de görebilirsin

        Akabinde Rabbi dağa tecelli edince, birden dağ yerle bir olup parçalandı.
        Reaksiyondan Musa hemen bayıldı. Kendine gelince şöyle yakardı:
        "Aman dilerim, tesbih ederim seni. Sana yöneldim. İman edenlerin ilki benim"
144. Filhakika: "Ey Musa! Sana resaleti verdim ve seninle konuşarak seçkin kıldım.

        Artık sana özel sana verdiklerimi hassasiyetle al ve şükredenlerden ol" demiştir.
145. Rehberlik olarak Biz ona Levhalar'da her konuda bir öğüt ve her şey hakkında bilgiler
        Açıklamalar yazdık. "Şimdi bunları kuvvetle al. kavmine de emret ki sıkıca sarılsınlar.
        Fasıkların yurdunu size pek yakında göstereceğim halleri görürsünüz" demiştir.

146. Ayetlerimizi yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanlara  idrak etttirmeyeceğim.
        Resmen hangi delili görseler bile zaten onlar inanmazlar doğru yolu bulmazlar.
        Ayetlerimizi yalanlamalarından dolayıdır bu yaptıkları ve gaflettedirler.
        Fakat azgınlık yolu gördüler mi hemen o tarafa doğru yola koyulurlar.

147. Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır.
        Rahatça yaptıkları kötü işlerin bedeli neyse ondan başkasıyla mı cezalandırılırlar?
148. Ayrıca Musa'ın kavmi o (Tur'a gitmesiyle) süs eşyasından bir buzağı yaptılar.
        Fiilen böğüren heykeli ilah edindiler. Görmediler mi o, onlara ne yol gösteriyor

        Ayrıca ne onlarla konuşabiliyordu. Onu benimseyip zalimlerden oldular
149. Rezilliklerini ne zaman ki, farkedip yoldan saptıklarını görünce yalvardılar
        Acımazsa Rabbimiz bize, affetmezse bizi, kesin olarak hüsran oluruz dediler.
150. Fevkalade kızgın ve üzgün olarak Musa kavmine döndüğünde şöyle demiştir:

        "Arkamdan beni ne kötü temsil ettiniz? Size verilen müddet henüz bitmemiştir
        Rabbiniz tarafından ama siz onu çabuklaştırdınız öyle mi?" Levhaları bırakır
        Akabinde kardeşinin başından tutup kendine doğru çekmeye başladı, O an o da:
        "Fena bir toplum bu gerçekten beni aciz bıraktı ey anamın oğlu! Neredeyse onlar,

        Az kalsın beni öldürüyorlardı. Bari bunu bana yaparak düşmanları sevindirme.
        Rezil rezalet olmuş bu zalimler topluluğuyla bir tutma ve beni kılma onlarla birlikte
151. (Ardından Musa): "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla ve rahmetinle
         Ferahlandır. Çünkü Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin " dedi.

152. Aşağılık hale düşeceklerdir dünya hayatında, o buzağıyı ilah edinenler.
        Rablerinden bir gazap gelecektir. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız.
153. Ancak kötü işler yaptıktan sonra pişmanlık duyup tövbe edenler, iman edenler
         Fiilen tövbeden sonra  Rabbin bağışlar. Şüphesiz O bağışlayandır, Rahim'dir.

154. Asabiyeti gidince Musa Levhaları bıraktığı yerden aldı. Bir nüshasında vardır:
        "Rabinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet mevcuttur." şeklinde yazılıdır.
155. Akabinde Musa kavminden yetmiş kişiyi kendisine vaad edilen an için seçmiştir.
        Fena şekilde sarsıntılı bir deprem olunca: "Rabbim, onları ve beni dileseydin eğer,

        Aşikar olarak daha önce helak ederdin. İçimizdeki akılsızlar yüzünden bizi de
        Reddedip helak mı edeceksin? Bu şey ancak senin denemenden başkası değildir
        Ancak Sen onunla dilediğini saptırır ve doğru yola sevk edersin dilediğini de
        Filhakika Sensin bizim velimiz. öyle ise bizi bağışla, bize mağfiret et, bizi esirge.

        Ancak Sen suçları örtensin. Elbette bağışlayanların en hayırlısı sensindir.
156. Rahatlık huzur iyilikler yaz dünyada da, ahirette de. Şüphesiz Sana yöneldik bizler,
        "Azabımı dilediğime ulaştırırım, rahmetim ise var olan her şeyi kuşatır.
        Fiilen bu, korkup sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerime inanalara hastır."

157. Artık onlar öyle kimseler ki, Tevrat'ta daha sonra da İncil'de yazılı olan
        Resül'e, ümmi bir elçiye uyarlar. O ise onlara iyiliği emreder, kötülükten
        Açıkça nehy eder. Temiz şeyleri helal eder onlara mundarları haram kılar
        Ferahlatmak için sırtlarındaki yükleri indirir, bağlandıları zincirir kırar.

        Artık ona inanalar, onu savunup, yüceltenler, ona indirilen nura uyanlar,
        Rahata erip kurtuluşa erenlerdir. Gerçek muratlarına erenler bunlardır.
158. "Allah tarafından hepinize gönderilmiş bir elçiyim ben ey insanlar!
        Filhakka, göklerin ve yerin tasarrufu hükmü yalnızca O'nundur.

        Ancak O'dur ilah O'ndan başka ilah yoktur. Dirilten ve öldüren O'dur.
        Reddetmeyin öyleyse, iman edin O'na ve Resulüne. O da iman etmektedir,
        Allah'a ve O'nun sözlerine. İman edin ki O'na doğru yolu bulun" demiştir.
159. Fiilen Musa'nın kavminden hakka yönelten ve adil davranan bir topluluk vardır

160. Akabinde, onları on iki gruba bölüp  on iki topluluğa ayırdık. Su isteyince onlar,
        Rızık için asan (baston) ile taşa vur diye Musa'ya vahyettik. Derken, on iki pınar
        Aktı. Her topluluk su içeceği kaynağı belirledi. Üzerlerine bulutla gölgelendirdik.
        Faydalı rızk olarak onlara kudret helvası ve ayrıca bıldırcın kuşu indirdik.

        Açıkçası onlar bize zulmetmediler, ancak kendi kendilerine zulmetmişlerdir.
161. "Rahatça oturun bu şehirde, istediğiniz yerde yiyin ve deyin "Dileğimiz bağışlanmadır."
        Ardından da yerlere kapanıp secde ederek kapısından girin de hatalarınızı bağışlayalım.
        Fazlasıyla da  iyi davranan iyilik yapanların mükafatlarını verelim" denilmiştir.

162. Ama ne yazık ki onlardan zulmedenler, söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler.
        Reddedip sözü, zulmetmeleri üzerine Biz de gökten bela ve şiddetli azap indirdik.
163. Ayrıca sor onlara: deniz kısıyındaki şehrin uğradığı akibeti. Hani onlar
        Fiilen cumartesi günü yasağı üzerine haddi aşmışlardı. İsyan etmişlerdi.

        Akın akın geliyordu balıklar, cumartesi yasağına uydukları zamanlar
        Reddedip iş yapmama yasağına uymadıklarında ise gelmiyorlardı onlar
        Alenen böyle imtihan ediyorduk onları, fıska sapmaları sebebiyle.
164. Filvaki onlardan bir topluluk hani; Allah'ın helak edeceklerine,

        Azaplandıracağı topluluğa ne diye öğüt verirsiniz demişti de;
        "Rabbinize karşı bir özür serdedelim belki sakınırlar ümidiyle" dediler.
165. Açıkça onlar öğüt verenlerin öğütleri unuttuklarında biz de
        Fiilen onları kötülüklerden sakındıranları kurtardık. Zulmedenler,

        Açıkça yoldan çıktıkları sebebiyle yakaladık ve zorlu bir azaba düştüler
166. Reddedilenleri yapmakta ısrar edip başkaldıranlara: "Aşağılık maymun olun" dedik
167. Ayrıca Rabbin kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü verecek
        Fiilen onlara her türlü zorluğu çıkarak kimseleri göndereceğini bildirmiştir.

        Açıktır ki senin Rabbin cezayı vermede, işi sonuçlandırmada çok hızlıdır.
        Rabbin  Şüphesiz ki suçları örter, aynı zamanda bağışlayıcıdır, Rahim'dir.
168. Ayrı ayrı bir takıp topluluklar olarak onları yeryüzüne dağıttık. Bazıları
         Faydalı iyi işler yaparlar. Bazıları da bunların dışında kalıp aşağılıklardır.

        Amaç şudur ki; belki iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik ki (Rabbe) dönsünler.
169. Resmen onlardan sonra ilahi kitabın varisçisi olarak bir takım geldi kimseler;
        Alanen hem dünyanın geçici matahını alır, hem de ilerde affediliriz diyenler.
        Fakat yine bir menfaat geçse, almaya devam ederler. Halbuki bu kimseler,

        Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyeceklerine ilişkin söz vermemiş midir?
        Rabıtalı oldukları o kitabın içindekini okuyup incelemediler mi? Takvaya sarılanlar;
        Ahiret yurdu, sizin için daha hayırlıdır. Hala aklınızı başınıza almaz mısınız sizler?
170. Filhakika kitaba sımsıkı sarılıp namazını dosdoğru ve devamlı kılanlar

        Aşikardır ki sizin hakkınız. Şüphesiz iyi, doğru iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.
171. Rahat bir gölgelik gibi dağı üstlerine doğru yükseltmiştik hani bir zamanlar.
        Aşağı doğru teleperine düşecek sanmışlardı onu. Size verdiklerimize sarılın,
        Filhakika ona göre hareket edin onda olanı düşünün de sakınanlardan olun.

172. Ademoğullarının sırtından zürriyetini izhar etmişti ya Rabbin. işte o zamanlar;
        "Rabbiniz değim miyim?"demişti kendilerini kendilerine şahit tutarak. Onlar:
        "Amenna evet şahid olduk" demişlerdi. işte bu mesele kıyamet günü içindir.
        "Fakat bizim bundan haberimiz yoktu" dememenizi sağlamak içindir.

173. "Atalarımız bizden önce şirk koştu. Biz onlardan sonra gelen bir nesilizdir.
        Reddeden kişiler, boş, asılsız işler yapanların günahları sebebiyle midir?
        (Aşağılanarak) bizi de mi helak edeceksin?" dememeniz içindir
174. Filhakika Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız, umulur ki şirkten dönerler

175. Ayetlerimizi kendisine verdiğimiz şu adamın haberini onlara okuyuver;
        Reddedip bile bile, onlardan sıyrıldı, Şeytan peşine taktı. O da oldu azanlar.
176. Açıkçası, onu delillerimizle yüceltir ve yükseltirdik, istemiş olsaydık eğer.
        Fakat o dünyaya sarıldı. Heva ve hevesine uydu kaldı. O tıpkı köpeğe benzer.

        Apaçık üstüne gitsen dilini çıkarıp solur, kendi halinde bıraksan da dilini çıkarır solur.
        Resmen ve aynen; ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu da işte böyledir.
        Artık sen geçmiş kimselerin kıssalarını anlat onlara belki iyice düşünürler.
177. Filhakika ayetlerimizi yalanlayıp kendine zulmedenlerin hali ne çirkin örnektir.

178. Allah kime doğru yolu gösterirse artık o hidayeti bulmuş olur.
         Reddedip kimi yoldan çıkarırsa onlar da hüsrana uğrayanlardır.
179. Andolsun, cehennem için cinlerin ve insanların çoğunu yarattık
        Filhakika onların kalpleri vardır, hiç bir şeyi kavrayıp anlamazlar

        Aşikar gözleri vardır, o gözlerle görmezler. Kulakları vardır işitmezler.
        Resmen onlar dört ayaklı hayvana benzerler. Hatta daha aşağıdırlar.
        Açıkçası bunlar, körü körüne dünyaya dalmış gafil kimselerdir.
180. Filhakika en güzel isimler Allah'ındır. Öyle ise onlarla dua edin sizler

        Adını başka anlamlara çekenleri bırakın. Yaptıklarının cezasını görecekler.
181. Rehberlik yaparak insanları hakka yönelten, adaleti uygulayanlar vardır.
        Açıkça bu işleri yapan kimseler; Bizim yarattıklarımızdan bir ümmettir.
182. Fakat ayetlerimizi yalanlayanlara gelince: Biz onları bilmeyecekleri bir

        Ayrıntı noktadan anlamayacakları şekilde helake yaklaştıracağızdır.
183. Resmen onlara bir mühlet veriyorum Şüphesiz azabım pek şiddetlidir.
184. Arkadaşlarında delilikten bir emare olmadığını düşünmezler mi onlar?
        Farklı olmadığı bellidir. O apaçık bir uyarıcıdan başkası değildir.

185. Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye, göklerin ve yerin melekutuna bakmazlar mı?
        Rehavet içinde geçip giderken ecellerin yaklaşmış olacağını düşünmezler mi?
        Açıkçası, bu Kur'an'dan sonra daha hangi söze iman edecek bunlar?
186. Filhakika Allah'ın saptırıp bıraktığını kimse hidayete erdirecek yoktur.

        Allah onları azgınlıkları içinde şaşkınlıklarıyla bocalar şekilde bırakır.
187. Resmen sana kıyamet vaktini sorarlar. De ki: "Onun ilmi Rabbimin katındadır.
        Ancak onun süresini ondan başka kimse açıklayamaz. Vakti geldi mi, izhar eder.
        Fiilen o, göklere ve yere ağır basmıştır. O ansızın bir şekilde gelip çatar.

        Açıkça sanki sen biliyormuşsun gibi sana sorarlar. De ki: "Allah katındadır,
        Resmen bunun bilgisi sadece. Maalesef insanların çoğu bunu bilmezler."
188. "Allah'ın dilediği şeylerden başkasına kendim için verilebilecek zarar -
        Fayda hiç bir şeye malik değilim. Ben bilinmeyen, gaybı bilseydim eğer,

        Aleyhime kötülük gelmezdi ve kendime daha çok hayır elde etmek isterdim.
        Resmen ben sadece inanan bir topluluğu uyarıcı ve müjde veren biriyim.
189. (Allah) öyle ki; sizi bir nefisten yarattı. ülfet ve ünsiyet etmesi için de
        Filvaki ondan eşini yarattı. Eşine yaklaşıp bürününce o da bir yük yüklendi de

        Artık bununla bir müddet gezindi. Nihayetinde ağırlaşınca, İki de dua ettiler
        Rabbleri olan Allah'a: "Bize salih bir evlat verirsen şükredenlerden olacağız."
190. (Allah) onlara sağlam hoş düzgün bir evlat verince verilen bu nimette
        (Farkında olmadan) şirk koştular. Allah onların ortak koştuğundan yücedir.

191. Açıkça kendileri yaratılırken, hiç bir şeyi yaratamayanı mı eş tutuyorlar?
192. Rağbet ettikleri şeyler, ne onlara ne de kendilerine yardımda bulunabilirler.
193. Anlaşılır şekilde onları doğru yola çağırsanız yine size uymazlar
        Farketmez artık onlar için ister çağırın ister susun her ikisi de birdir.

194. Allah'tan başka yalvarıp yakardıklarınız da sizi gibi birer kuldur.
        (Rabıtanızda) eğer doğru iseniz hemen çağırın da size cevap versinler.
195. Ayakları mı var ki onlar yürüsünler. Yada tutacak elleri mi var ki tutsunlar
        Fiilen gözleri mi var ki görsünler. Kulakları mı var ki işitsin onlar?

        "Artık çağırın şirk koştuklarınızı. Düzen kurun. Göz açtırmayın bana" deyiver.
196. Refik'ım kitabı indiren Allah'tır şüphesiz. O salihlere koruyucu ve yardımcıdır.
197. Allah'ı bırakıp taptıklarınızın size hiç bir şekilde yardıma güçleri yoktur.
        Fiilen zaten onların da kendilerine hiçbir şekilde yardıma güçleri yoktur.

198. Açıkça onları doğru yola çağırsanız da sizi hiç işitmezler
        Resmen baktıklarını görürsün ama onlar hiç görmezler.
199. Af ve kolaylık yolunu benimse sen, iyiliği emret cahillerden yüz çevir.
200. Fiilen şeytan sana bir vesvese verip yanlış yola meylettirirse eğer,

        Allah'a sığın hemen O her şeyi işiten ve her şeyi yam bilendir.
201. Rastgeldikleri zaman takva sahipleri şeytan vesvesine, hemen düşünürler
        Allah'ı anıp zikrederler. Sonra bir bakarsın gerçeği kavrarlar.
202. Fiilen onların kardeşleri ise azgınlığa sürükler ve peşlerini bırakmazlar.

203. Ayet getirmediğin zaman onlara: "Derle topla onu (ayet) getir" derler.
        "Rabbim bana neyi vahyettiyse ben ona uyarım" de. "Basiret budur
        Ancak Rabbinizden gelen" Bu iman edecekler için bir hidayet ve rahmettir.
204. Filvaki Kur'an okununca dinleyin ve susun. Umulur rahmet erersiniz sizler

205. Akşam ve sabah hafif bir sele yalvarıp yakararak, ürpertiyle, haşyetle
        Rabbini için için zikret. Sakın umursamaz gafil kimselerden olma.
206. Aşikardır ki, Rabbinin katında olanlar, ona ibadetten büyüklenmezler
        Filhakika O'nun sınırsız yüceliğini övgüyle anar sadece O'na secde ederler.