21 Aralık 2017 Perşembe

Ölüm


Ölünce insan anlar, yaşadıysa bu fani alemde eğer,
Lütfedilen bunca nimet, hayatın parçasıymış meğer.
Üstelik varlık kimin? Var-Yok ne? İşte bu an anlaşılır.
Meclis vakti geldi. Şimdi günah ile sevabın hesabı var

8 Aralık 2017 Cuma

Bakara

Başlanır her yapılan işe, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 

1.      Elif, Lam, Mim.

2.     Bu, doğruluğunda şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici kitaptır.
3.     Ancak onlar ki, gayba inanır, namazlarını da dosdoğru kılarlar.
        Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infak ederler.
4.     Ayet olarak sana indirilene de, senden öncekilere de inanırlar.
        Reddetmezler iman ederler onlar. Ahirete de iyice inanırlar.
5.     Ancak bunlardır; Rablerinden hidayet üzere. Kurtuluşa erenlerdir.

6.    Bil ki; kafirleri korkutsan da korkutmasan da fark etmez; inanmazlar.
7.    Allah, şüphesiz, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.
       Kördür gözleri, perdelenmiştir onlar. Pek büyük azap onlarındır.
8.    "Allah'a inandık" diyen insanlar vardır oysa onlar inanmamışlardır.
9.    Rahatça Allah'ı ve iman eden kimseleri aldattıklarını sanırlar.
       Ama yalnızca kendilerini aldatıyorlar. Bunun farkında değillerdir.

10.  Bunların kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır.
       Acı bir azabın onları beklemesinin sebebi, yalan söylemelerindendir.
11.  Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiği zamanlar;
       Ancak onlar: "Biz sadece ıslah edici kimseleriz" diye cevap verirler.
12.  Rahatlıkla bilin ki, asıl fesatçılar onlardır, fakat bunu anlamazlar.
13.  Ancak onlara: "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" denildiği anlar;

      "Biz düşük akıllı olanların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler.
       Asıl kendileri düşük akıllı olanlardır. Fakat kendileri idrak etmezler.
14.  Karşılaştıklarında iman eden kimselerle: "Biz iman ettik" derler.
       Ancak onlar şeytanlarıyla başbaşa kaldıkları zaman şöyle derler:
       "Rahat olun siz biz sizinle beraberiz. Biz onlarla etmekteyizdir."
15.   Allah onlarla alay eder. Azgınlıklarıyla şaşkınlaşsınlar diye süre tanır.

16.   Bunlar doğru yol olarak hidayet yerine sapıtmayı satın almışlardır.
        Alışverişten fayda sağlayamamışlar ve hidayeti de bulamamışlardır.
17.   Karşılaştırıldığında onların hali; ateş yakan adamın örneği gibidir.
        Ateşi çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların ziyasını giderir.
        Rahatlıkla onları karanlıklar içince göremez şekilde bırakıverir.
18.   Artık onlar sağırdır, dilsizdir, kördürler. Dolayısıyla görmezler.

19.   Bunlar, yahut da karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekler
        Altında bir yağmur fırtınasına kapılmış olan kimseler gibidir.
        Kulaklarını tıkarlar parmaklarıyla, onları ölüm korkusu sarmıştır.
        Allah halbuki, kafirleri böylece çepeçevre tamamen kuşatmıştır
20.   Rahatsız eder çakan şimşek, neredeyse onların gözlerini alır.
        Aydınlığı her geldiğinde biraz yürürler. Karanlık bastığı anlar,

        Böylece ortada kalırlar. Allah dileseydi eğer, onları kör ve sağır
        Aşağılık ediverirdi. Muhakkak ki Allah her şeye gücü yetendir.
21.   Kesinlikle sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadetler,
        Amel-i salih yapın da takva sahibi kimselerden olun, ey insanlar!
22.   (Rab) size yeryüzünü döşek, gökyüzünü de bir tavan yapmıştır.
        Aşağıya doğru gökten yağmur indirir, bununla da  meyve yetiştirir.

        Böylece sizi rızıklandırır. Bunları bile bile, O'na koşmayın eşler.
23.   Allah'tan başka ne kadar tanıdıklarınız varsa hepsini çağırın sizler
        Kulumuza indirdiğimiz (Kur'an'dan) şüphe içindeyseniz eğer,
        Aynısına benzer bir sure getirin sizler. Doğru sözlüyseniz eğer.
24.   Rağbet etseniz de yapmazsınız, Hiç bir zaman da yapamayacaksınızdır.
        Ateş ki yakıtı insanlar olan dan sakının. Bu kafirler için hazırlanmıştır.

25.   Böylece onlardan iman edip salih amel işleyen kimselere müjde ver.
        Altlarından ırmaklar akan cennetler onlar içindir. İşte orada onlar,
        Kendilerine meyveler, ürünler verildiğinde, her biri için, onlar:
        "Aynen bu, daha önce rızıklandırıldığımzdır" derler. Onlar benzetirler
        Rızıklarını, aynen dünyadakilerine. Çünkü bu ona benzer sunulmuştur.
        Artık orada onlara tertemiz eşler de vardır. Orada ebedi kalacaklardır.

26.   Bakınız Allah, bir sivrisineği, ondan büyük yada daha küçük bir
        Aşikar örneği vermekten çekinmez. İman edenler bunları bilirler;
        Kesinlikle bu gerçek örnekler yerli yerindedir. Ama inkar edenler,
        "Allah bu örnekle ne kastediyor?" derler. Allah bir çoğunu saptırır,
        Rıfkıyla da bir çoğunu hidayete erdirir. Doğru yola eriştirir
        Ama Allah ancak, dosdoğru yoldan çıkıp giden kimseleri saptırır.

27.   Bu (fasıklar) Allah'ın ahdini kesin onayladıktan sonra bozarlar.
        Allah'ın kendisiyle birleştirilip ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler,
        Karışıklık çıkarılar yeryüzünde. İşte kayba uğrayanlar bunlardır.
28.   Allah'ı nasıl inkar edersiniz ki, siz ölü idiniz, sizi diriltti. Sonra öldürür,
        Revize edip yine diriltir. Sonra tekrar O'na döndürüleceksiniz sizler
29.   Ancak O'dur, sizin için yerdekilerin tümünü yaratan. Sonra göğe yönelen

        Baştan başa onu yedi kat düzenleyen O'dur. Ve O, her şeyi tam bilendir.
30.   Açıkça hani, Rabbin meleklere: "Yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti.
        Kendileri de: "Orada yaratacaksın bozgunculuk edip ve kan dökecek birini mi?
        Ama biz, Seni tesbih edip, şükredip yüceltiyor ve takdis ediyoruz sürekli"
        Rab olan Allah: "Şüphesiz sizin bilmediğiniz şeyleri ben bilirim" demiştir.
31.   Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra meleklere göstererek" hadi" demiştir.

        "Bunları isimleriyle bana bildirin bakalım, dedikleriniz doğruysa" demiştir.
32.   Ardından melekler:"Noksan sıfatlardan Seni tenzih ederiz, yücesin" dediler
        "Kendi bildirdiğinden baka bilgimiz yoktur. Bilen Sensin, Hüküm Senin'dir"
33.   (Allah): "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle ver" dedi. O da adlarıyla bildirmiştir.
        (Rab de) onlara: "Ben size demedim mi? Göklerin ve yerde olan gizli şeyler;
        Ancak Bendedir, Ben bilirim. Gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilenimdir.

34.   Bu arada melekelere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler.
        Ancak o direndi ve kibirlendi. Böylece o küfreden kimselerden olmuştur.
35.   "Keyfinizce sen ve eşin cennete yerleşin ey Adem! "dedik. "Dilediğiniz şeyler
        Arzu ettiklerinizi bolca yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa haddi aşarsınız.
36.   Rağbet göstererek şeytan, onların ayaklarını kaydırdı. Onların bulundukları eşsiz,
        Ayrıcalıklı makamdan çıkarverdi. Biz de onlara: "Birbirinize düşman olarak inin

        Buradan" dedik. "Size yeryüzünde belli bir müddet yerleşim ve bir meta vardır."
37.   Adem bu arada Rabbinden bir takım sözleri belleyip alıp da O'na yalvarmıştır.
        Kendisinin tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
38.   Açıkça dedik ki: "Hepiniz cennetten inin. Bundan sonra size Benden hidayet gelir,
        Reddetmeden hidayetime kim uyarsa, onlara korku yoktur., onlara hüzün yoktur.
39.   Ayetlerimizi inkar edip yalanlayanlara gelince onlar ateş ehlidir ve ebedi kalırlar.

40.   Bağışladığım nimetimi hatırların ey İsrailoğulları! Ahdime sadık kalın sizler.
         Ahdinize ben de bağlı kalayım.  Ancak benden hakkıyla korkun sizler.
41.    Kur'anda inanın ki O sizdeki Kitap'ı doğrulayıcı olarak indirilmiştir.
         Açıkca onu inkar eden ilk siz olmayın. Ayetlerimi sakın değişmeyin;
         Rayiç olarak çok değersiz miktarla. Yalnızca benden korkun ve sakının.
42.    Ahmakça Hakkı batıl ile karıştırıp da bildiniz gerçeği, bile bile gizlemeyin.

43.   Bu arada namazını kılın, zekatı verin. rüku edenler beraber siz de rüku edin.
44.   Aşikarane insanlara iyiliği emrederken sizler, kendinizi unutuyor musunuz?
        Kitabı okursunuz sizler. Yine de aklınız yok mu? Aklınızı kullanmaz mısınız?
45.   Ancak sabır ve namazla yardım dileyin. Bu huşu duyanlar dışında çok ağırdır.
46.   Rablerine ulaşacaklarını bilen kimselerdir onlar. O'na döneceklerini bilirler.
47.   Anın size verdiğim nimetlerimi ey İsrailoğulları! Sizi üstün kıldığımı hatırlayın.

48.   Bir kimsenin başka bir kimse adına ödeme faydası olmayacağı günden sakının.
        Artık o gün kimsenin kimseye bir şefaati kabul edilmez. Yardım göremez o gün.
49.   Kimsenin kimseye bir şey ödeyemeyeceği, şefaat edemeyeceği o günden korkun
        Af edilme için hiç kimseden hiç bir fidye alınmaz. İşte böylesi günden sakının.
50.   Rahat ettirmeyip, size azap çektiren Firavun ve ehlinden kurtardığımızı hatırlayın.
        Azabın en kötüsünü yapıyorlar, kızları bırakıyor, erkek çocukları kesiyorlardı.

        Böylesi olup devam eden işte sizin için, Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
51.   Anın o günü hani sizin için denizi yardık da boğduk Firavunu ve kurtardık sizi
        Kırk gece için sözleşmiştik Musa ile hani. Ama siz edinmiştiniz buzağıyı tanrı.
        Ancak siz böyle yaparak, zalimlerden olmuştunuz. Yazık ettiniz iz kendinizi
52.   Resmen sizi bundan sonra yine affettik, bağışladık. Sizin şükrünüz gerekirdi.
53.   Ardından hidayete erersiniz diye Biz Musa'ya verdik; Kitap'ı ve Furkan'ı

54.   "Buzağıyı kendinize tanrı edilmekle nefsinize zulmettiniz, ey kavmim " demişti.
        Açıkça Musa kendi kavmine. "Hemen yaratıcınıza tövbe edin, öldürün nefsinizi!
        Kesinlikle bu yaratınız katında sizin için çok daha hayırlıdır" şeklinde demişti.
        Allah da bunun üzerinize tövbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O Tevvabdır. Rahimdir.
55.   "Rastlayıp Allah'ı apaçık görmedikçe inanmayız, ey Musa" demiştiniz bir zamanlar.
        Ansızın bir yıldırım düşmüştü de sizi sizden almıştı ve sizi öylece yakalayıvermiştir.

56.   Bundan sonra yine şükredersiniz diye, sizi ölümünüzden sonra tekrar dirilttik
57.   Açıkça sizin üzerinizi bulutla gölgelendirdik. Ayrıca sizlere verdik, nice rızık.
        Kudret helvası ve bıldırcın indirmiştik. Verdiklerimizin temizinden yiyin dedik.
        Aşikar olan şey şudur ki onlar bize zulmetmediler, kendi nefislerine zulmettiler.
58.   "Rızıklanın bol bol işte şu beldeye girin de" demiştik hatırlayın bir zamanlar.
        "Ancak kapısında saygı ile secde ederek girerken deyin ki "burası bağışlanmadır"

         Bağışlayalım Biz de hatalarınızı. İyilik yapanların mükafatlarını artıracağız."
59.    Ama zulmeden kimselere kendilerine söyleneni kendi sözleriyle değiştirdiler.
         Karşılık olarak Biz de onların üzerine indirdik, gökten iğrenç bir azaplar.
60.    Anın yine o zamanı, Musa kavmi için su aramıştı da: " Asanı taşa vur"
         (Rahatla) demiştik. ve oradan on iki pınar fışkırmıştı. Böylece her bir
         (Ashap) topluluk içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiklerinden yiyin, için sizler.

        Bozgunculuk çıkarmayın yeryüzünde, haddi aşıp karışıklık çıkarmayın" demişizdir.
61.   Aynen siz şöyle demiştiniz: "Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe dayanamayız,
        Katlanamayız buna. Rabbinden bizim için isteyiver; Yerin yetiştirdiği şeyler;
        Acur, bakla, mercimek, soğan, sarımsak, kabaklardan versin. O am Musa demiştir;
        "Rayici daha yüksek daha hayırlı olanı bu değersiz şeyle mi değiştirmek istersiniz?"
        Aradığınız şeyler için Mısır'a inin. orada istediğiniz vardır. Bunun üzerine onlar

        Başlarına aşağılık ve yoksulluk (aldılar.) ve onlar Allah'ın gazabına uğradılar.
        Allah'ı tanımamazlık ve peygamberini haksız yere öldürmeleri, buna sebeptir.
        Kesinlikle öyle oldu. Çünkü isyanda boğulmuşlardır ve aşırı gidiyorlardı onlar.
62.   Açıkçası iman edenlerle, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden kim ki, inanır
        (Rab olan) Allah'a, ahiret gününe ve salih amel işlerse eğer, onlar için vardır;
        Allah katınca nice mükafatlar. Onlara ne bir korku, ne de bir hüzün vardır.

63.   Bir şekilde hani sizden bir söz almıştık. Tur dağını da üstünüze yükseltmiştik
        Ardından da: "Verdiğimize sıkıca yapışın, Ondakileri anın ve sakının" demiştik.
64.   Kaçtınız yine bundan sonra yüz çevirmiştiniz. Allah'ın fazlı olmasaydı eğer,
        Apaçık şekilde, gerçekten hüsrana uğramış kimselerden olurdunuz sizler.
65.   Rahatlıkla cumartesi yasağına hürmet etmeyip, çiğneyenleri bilirsiniz sizler
        "Aşağılık maymunlar olun" demiştik onlara. (İşte onlar böyle kimselerdir)

66.   Bunu hem öncekiler hem de sonradan gelecek olanlara ibretlik bir ders kıldık
        Arkadan gelen akıl sahibi takva ehline  ibret alınacak güzel bir öğüt kıldık.
67.   Kavmine Musa yine bir zamanlar demişti ki: " Bir sığır kesmenizi emrediyor
        Allah şüphesiz" Onlar da ona: " Bizimle dalga mı geçiyorsun" dediler.
        "Rabbim olan Allah'a sığınırım cahillerle birlikte kalmaktansa" demiştir.
68.   "Adımıza Rabbine yalvar da bize onun özelliklerini açıkların" dediler

        Bunun üzerine (Musa): "Allah diyor ki: "Ne kart olsun ne de genç olsun
        Arasında dinç bir sığır olmalı." Artık emrolduğunuzu yerine getirin."
69.   Kaçınırcasına bu sefer de: "Rabbine adımıza dua et de rengini bildirsin."
        Akabinde o da: " Rabbim diyor ki: Bakanlara ferahlık verip içi ferahlatan
        Rengi sarı olan bir inektir." demiştir. (İşte artık emri yerine getiriverin)
70.   Ardından yine onlar: "Rabbine bizim adımıza sor da niteliği açıklasın."

       "Bize göre sığır sığırdır, birbine benzer. İnşaallah hidayeti buluruz" dediler.
71.  Allah buyuruyor ki dedi Musa: "O ne tarla sürmüş, ne de ekin sulamış olsun.
        Kusursuz, lekesiz, alacasız olan inektir." dedi. "İşte şimdi gerçeği söyledin."
        Artık böylece ineği kestiler. Fakat neredeyse bunu yapmayacaklardı onlar.
72.   Rastgele bir adam öldürmüştünüz hani ve çekişip suçu üstünüzden atmıştınız
        Allah halbuki sizin gizleyip durduğunuz her bir şeyi açığa çıkaracaktır.

73.   Biz onlara: "Ona (ölüye) boğazladığınız ineğin parçasıyla vurun" demişizdir.
        Allah ölüleri diriltir böylece. Umulur ki, akıl edersiniz diye ayetlerini gösterir.
74.   Kalpleriniz bundan sonra yine katılaştı. taş kesildi, hatta daha katı olmuştur.
        Ancak öyle taşlar vardır ki, içinden ırmaklar akar. Öylesi de var ki, su fışkırır
        Resmen yarılır ortadan. Öyleleri de vardır ki, Allah korkusuyla yuvarlanır.
        Allah yapıp ettiğiniz her şeyden haberdardır. Ettiklerinizden hiç de gafil değildir.

75.   Bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? (ey inanlar) Halbuki onlar
        Arasından bir kısmı Allah'ın sözünü işitiyor, aklediyor ve bilerek değiştiriyor.
76.   Karşılaştıkları zaman iman eden müminlerle: "iman ettik" derler onlar.
        Ama kendi aralarında kaldılar mı da: "Aklınız yok mu sizin" derler onlar.
        Rabbinizin katında aleyhinize herhangi bir delil getirip göstersinler
        Amacıyla mı, Allah'ın size açıkladıklarını onlarla, konuşuyorsunuz sizler?

        Bu hal böyleyken, siz hala aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?" derler.
77.   Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını da bilir. Bilmezler mi onlar ?
78.   Kitabı bilmezler. Onlardan bir kısmı ümmidir. Onların bildikleri şeyler;
        Aslı astarı olmayan kuruntulardan başkası değildir, sadece zannederler.
79.   (Rehbersiz) elleriyle kitap yazıp sonra da şöyle: "Bu Allah katındandır."
        Ayrıntısıyla diyenlerin vay haline. Bu az bir bedel karşılığında satmak içindir.

        Bu, elleriyle yazdıklarından dolayıdır. Vay onların kazanmakta olduklarına.
80.   "Ateş bizi yaksa bile bir kaç günden fazla bize değmeyecektir" dediler.
        Kesinlikle de ki: "Allah'tan bu hususta söz mü aldınız? Aldınızsa eğer,
        Allah ahdinden dönmez. Yoksa Allah hakkında bilmediğinizi mi söylersiniz?
81.   Resmen iş öyle değil bilakis, kim kötülük işleyip suçu kuşanan kimseler,
        Ateş ehlidir artık. Cehennemde sürekli kalacak kimselerin ta kendileridir.

82.   Bilakis iman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar cennet ehlidir.
        Artık onlar girdikleri cennetlerde ebedi kalacak olan kimselerdir.
83.   Kesin bir söz almıştık hani İsrailoğullarından, Allah'tan başkasına tapmayacaklar,
        Anaya babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyi davranacaklardı onlar.
        Rast geldikleri insanlara iyi sözler söyleyecek, nazı dosdoğru kılacaklar,
        Ayrıca zekatı versinler diye söz almıştık. Sonra, pek azınız hariç yüz çevirdiniz.

84.   "Birbirinizin kanını dökmeyin ,birbirinizi yurtlarından çıkarmayın" diye, almıştık söz.
        Ardından da siz bunu ikrar edip onaylamıştınız. Hala siz, buna şahitlik ediyorsunuz.
85.   Karşı çıkıp, sonra da siz, birbirinizi öldürüyor, bir kısmınızı yurtlarından çıkarıyor,
        Aleyhlerinde düşmanlıkla ve günahla ittifaklar kuruyor, elinize esir düşerse eğer,
        Resmen onlarla fidyeleşiyorsunuz. Halbuki onları çıkarmanız haram kılınmıştır.
        Artık Kitap'ın bir bölümüne inanıp, diğer bölümünü inkar mı ediyorsunuz sizler?

        Bunları yapanların kazancı; dünya hayatında ancak hor, hakir aşağılıktan ibarettir.
        Ayrıca kıyamete de, azabın en şiddetlisi onlarındır. Allah yaptığınızdan haberdardır.
86.   Karşılık olarak ahiret hayatına, dünya hayatınız satın almış kişilerdir onlar.
        Asla onların azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edecek de yoktur.
87.   (Resül olarak) Musa'ya Tevrat'ı verdik ardından da peşpeşe gönderdik elçiler.
        Apaçık belgeler verdik Meryem oğlu İsa'ya. O'nu Ruh'ul Kudüs ile güçlendirdik.

        Beğenmediğiniz bir emirle ne zaman bir elçimiz size gelse, bir kısmınız büyüklenir
        Ardından bir kısmınız yalanlayacak. diğer bir kısmınız da onu öldürecek öyle midir?
88.   "Kalplerimiz örtülüdür" dediler. Hayır, Allah inkarlarından dolayı lanetlemiştir.
        Allah küfürleri sebebiyle rahmetinden uzaklaştırdı, dolayısıyla pek azı iman eder.
89.   Rahatlıkla kafirlere üst gelmek için yardım isterlerken Allah tarafından inandıklarını
        Açıkça doğrulayan bir Kitap geldiğinde, bildikleri iman ettikleri şeyi inkar ettiler.

        (Böylece gerçek rahmetden uzak kalmak üzere), Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.
90.   Allah'ın kullarından dilediği kimselere lütfundan verdiği peygamberliği kıskandılar
        Karşılık olarak onu tanımadılar, kendi nefislerini, ne de pis ve kötü şeye sattılar.
        Aşağılık bir azap vardır kafirlere. Onlar gazap üstüne gazaba uğrayanlardır.
91.   Resmen onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde şöyle ederler:
        "Açıkçası biz bize indirilene iman ederiz." Sonra da Kur'an'ı inkar ederler.

        Bu, halbuki ellerindeki doğrulayan bir gerçektir. De ki: "İnanıyorsanız eğer,
        Allah'ın peygamberlerini, daha önceleri ne diye öldürüyordunuz sizler?
92.   Kesinlikle Musa size apaçık delillerle geldi de siz onun yokluğunda bu sefer,
        Apaçık buzağıyı ilah edinip taptınız. İşte böyle zalim kimselersiniz sizler.
93.   Resmen sizden kesin bir söz almış ve Tur'u üstünüze yükseltmişti bir zamanlar,
        Ayrıca: "Size verdiğimiz ( Kitap'a) sıkıca azimle sarılın, dinleyin" demiştik.

        Bunun üzerine onlar da: "Dinledik ve isyan ettik." demişlerdi. Bu sözler
        Artık onlarındı ve buzağı sevgisi inkarları sebebiyle kalplerine sinmiştir.
        "Kuşkusuz" de onlara: "Sizin inkarlarınız, ne de kötü şeyleri emrediyor."
94.   "Ahiret yurdu Allah katında, başkalarının değil de yalnızca sizin ise eğer,
        Resmen de siz doğru söyleyenler iseniz, hemen ölümü isteyin" deyiver.
95.   Ama onların kendi elleriyle yapıp ettikleri ortadayken hiç bir zaman onlar,

        Bu şekilde dilekte bulunmayacaklardır. Allah zalimleri elbette bilendir.
96.   Andolsun ki, onları insanlar içinde hayata karşı en düşkünü bulursun.
        Kesinlikle onlar, müşriklerden çok daha düşkün ve çok daha ihtiraslıdır.
        Aynıdır onlar her biri bin yıl yaşamayı arzular. Fakat yaşalar ne olacaktır?
        Refahları bu azaptan kurtaramaz. Allah onların yaptıklarını görendir.
97.   Aynen de ki: "Kim Cibril'e düşman olursa bilsin ki; Şüphesiz O'dur;

        Bundan öncekileri doğrulayıcı olarak, müminler için hidayete rehber,
        Apaçık bir müjdeci olmak üzere, (Kur'an'ı) senin kalbine indirmiştir.
98.   Kim ki, Allah'a, meleklerine, Resullerine, Cebrail ve Mikail'e eğer
        Açıkça düşman olursa, iyi bilsin ki Allah da kafirlere düşmandır.
99.   Resmen sana apaçık ayetler indirdik andolsun. Bunları ancak fasıklar,
        Ancak yoldan çıkıp kötü işler yapanlardan başka inkar edecek yoktur.

100. Bir ahitte ne zaman bulunsalar hemen bir kısmı o ahdi bozmadılar mı?
        Aslında gerçek şu ki,  ahdi bozmaları bir yana, onların çoğu inanmazlar.
101. Kitap verilenlerden bir kısmı, ne zaman Allah katından gelse bir elçi,
        Açıkça ellerindekini doğrulasa, sanki bilmiyorlarmış gibi davranırlar
        (Reddederler o kendilerine gelen) Allah'ın Kitabını ve arkalarına atarlar.
102. Anlatılan şeylere uydu onlar, ki onlar şeytan tarafından aktarılmıştı.

        Bunlar Süleyman saltanatı ( nübüvveti) hakkındadır. Süleyman inkar etmedi.
        Ancak şeytanlar kafir olmuşlardır. Onlar insanlara büyü yapmasını,
        Kaldıkları yer olan Babil'deki Harut ve Marut adlı iki meleğe indirileni,
        Açıkça öğretiyorlardı. Halbuki, o iki melek: "Biz bir fitneyiz (bir sınayıcı,
        Resmen imtihanız), sakın kafir olma!" demeden hiç bir şey öğretmezdi.
        Ama onlar, onlardan erkekle, eşinin arasını açan şeyleri öğreniyorlardı.

        Bilakis onunla, Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi.
        Ancak kendilerine zarar verecek fayda sağlamayacakları öğreniyorlardı.
        Kesinlikle bu bilgiyi satın alnın ahiretten nasibi yoktur bunu da bilmişlerdi.
        Artık kendi nefisleri adına aldıkları şeyin ne pis bir şey olduğunu bilselerdi.
103. Rabbe iman edip gerçekten de onlar kötülüklerden sakınıp korunsalardı,
        Allah katında alacakları sevap çok daha hayırlı olurdu bir bilselerdi.

104. "Bizi güz-RAİNA" demeyin ey iman edenler! "Bizi gözet-UNZURNA" deyin,
        Açıklıkla dinleyin. İnkar eden kimseler için gerçekten acı bir azap vardır.
105. Kitap ehlinden kafir olanlar ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize indirilen
        Apaçık bir hayrı istemezler. Allah ise dilediğini eşsiz rahmetiyle seçer,
        Rızasına göre hususi ihsanlar, lütuflar verid. Allah büyük ihsan sahibidir.
106. Ayetin birisini nesheder veya unutturursak, ya ondan daha hayırlısını getirir,

        Bir benzerini getiririz veyahut da. Bilmiyor musun Allah'ın her şeye gücü yeter?
107. Ayrıca yine bilmez misin şüphesiz ki göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır.
        Kesinlikle sizin Allah'tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
108. Aynen daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi siz de sorgulamak mi istiyorsunuz
        Resulünüzü? Kim ki imanı, inkar ile değiştirirse, artık o doğru yoldan sapmış olur.
109. Allah bize kitap verdi diyen ehli kitap'ın çoğu sizi inancınızdan geri çevirmek ister

        Bu onların nefsini kuşatan kıskançlığından dolayıdır. Sizin kafir olmanızı dilerler.
        Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın. onların sözlerine aldırış etmeyin.
        Kesinlikle, şüphe yoktur ki, Allah, her şeye güç yetirendir. Her şeye kadirdir.
110. Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; evvelce ne hayır takdim ederseniz
        (Rab olan) Allah'ın katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görür.
111. Ayrıca dediler ki: "Yahudi ya da Hristiyan olmayanlar cennete giremezler."

        Bu kendi kuruntularıdır. De ki, "Delillerinizi getirin hadi, doğru iseniz eğer."
112. Allah'a yüzünü çeviren kimse, iyilikte bulunarak kendini teslim ederse eğer,
        Korku yoktur onun için, mahzun da olmayacaktır. Onun ecri Rabbi katındadır.
113. Açıkça Yahudiler, Hristiyanlara: "Onlar hiç bir temele dayanmıyorlar" dediler.
        (Refleks gibi), onlar da Yahudilere: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler.
        Ama hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyen kimseler de benzerlerini söylediler

        Böylece Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde hükmedecektir.
114. Allah'ın mescitlerinde O'nun isminin anılmasına engel olan ve onların
        Kaldırılıp da yıkılmasına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir?
        Ancak onların durumu, oralara korka korka girmekten başka değildir.
        Rahat yoktur onlara, horluk vardır dünyada. Ahirette de büyük azap vardır.
115. Allah'ındır hem doğu hem de batı. Artık nereye dönerseniz dönün orasıdır

        Bütünüyle Allah'ın yüzü (kıblesi). Şüphesiz Allah kuşatandır, bilendir.
116. "Allah kendisine oğul edindi" dediler. O, bu yakıştırmadan münezzehtir.
        Kesinlikle hayır, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. O'na ram olmuşlardır.
117. (Allah) göklerin ve yerin her hangi bir örnek olmaksızın yaratıcısıdır.
        Resmen bir şeyin var olmasına karar verirse "Ol" der. O da hemen oluverir
118. "Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelse ya" derler bilgisizler.

        Bundan önce gelenler de tıpkı onlar gibi demişlerdi. Kalpleri ne kadar
        Aynıdır. kalpleri birbirine benzedi de bunlar da benzerlerini söylerler.
        Kesin bilgiye inanmak isteyen topluluğa ayetleri apaçık gösterdik
119. Artık şüphe yok ki Biz seni dosdoğru müjdeci ve uyarıcı gönderdik
        Resmen bundan sonra sen cehennem ehlinden sorumlu da değilsin.
120. Artık sen onların dinine uymadıkça, seni Yahudi ve Hristiyanlar

        Beğenmezler ve hiç bir şekilde senden razı ve hoşnut olmazlar.
        "Allah'ın gösterdiği yol şüphesiz doğru yoldur" de. Sana eğer,
        Külliyen gelen bunca ilimden sonra onların arzularına uyacak olur,
        Açık verirsen, artık Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcın olur.
121. (Ruhani) Kitabı kendilerine verdiğimiz kimseler onu hakkıyla okurlar.
        (Anlamaya çalışır) iman ederler. İnanmayanlar ise hüsrana uğrayanlardır.

122. Bağışladığım nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın, ey İsrailoğulları!
123. Artık sakının hiç kimsenin, hiç kimseye bir şey ödeyim fidye alamayacağı,
        Kesinlikle öyle bir gün ki; hiç bir kimsenin şefaatinin kabul olamayacağı.
124. Anın o günleri ki, hani Rabbi, İbrahim'i bazı sözlerle kendisini sınamıştı
        (Rabbin buyruklarını) tamamlayınca o: "Ben seni insanlara imam kılacağım" dedi
        Ardında da: "Ya soyumdan olanlar?"deyince, O da: "Zalimler ahdime erişmez" dedi.

125. Bir emniyet ve toplanma yeri kılmıştık evi (Kabe'yi) hani. İbrahim'in makamını,
        Abidlik yeri, namazgah edinin. İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi tavaf edenler,
        Kenara çekilip itikaf edenler, rüku ve secde edenler için temizleyin" diye emrettik.
126. "Allah'a ve ahiret gününe inanan müminleri  çeşit çeşit meyvelerle rızıklandır.
        Rahat, emin güvenilir bir belde kıl burayı" demişti hani İbrahim. O da: "İnkar
        Aleminde olanları da az bir müddet rızıklandırıp faydalandıracağım. Sonra azabı

        Başlatıp ateşe atarım. Ne kötü bir dönüş yeridir orası, ne kötü bir gidiş" demiştir.
127. Aşklı şevkli şekilde İbrahim ve İsmail Kabe'nin temellerini yükselttiği anlar,
        Kabul niyazıyla: "Rabbimiz bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz işiten ve bilensin."
128. "Ancak bizi kendine teslim olmuş kullandan eyle Ey Rabbimiz. Soyumuzdan
        Rabbine teslim olmuş bir ümmet ver. Bize ibadet yerlerini, yöntemlerini göster.
        Aman ver tövbelerimizi kabul et. Şüphesiz Sen tövbeleri kabul eden esirgeyensin."

129. Bir de soyumuzdan elçi gönder ey Rabbimiz. Onlara ayetlerini okusun
        Anlatsın, öğretsin Kitabı ve hikmeti. Onları arındırsın, tertemiz etsin
        Kesinlikle Sen en güçlü ve en üstün olansın. Hüküm ve hikmet sahibisin.
130. Aklı başında olamayandan başka kim İbrahim'in dininden yüz çevirir?
        Resmen Biz onu dünyada seçtik. Ahirette de o gerçekten salihlerdendir.
131. "Alemlerin Rabbine teslim oldum" dedi Rabbi ona "teslim ol" dediği anlar.

132. Bunu oğullarına tavsiye etti İbrahim. Yakup da: "Oğullarım!" dedi
        "Allah size bu dini seçti. Siz de ancak müslüman olarak ölün" dedi.
133. (Keşfiniz mi var) yoksa Yakub'un ölüm anında orada şahit miydiniz?
        An geldiğinde o, oğullarına dedi ki: "Benden sonra kime tapacaksınız?"
        "(Rabbe,) Senin İlahına. Ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı,
         Ancak tek olan ilaha ibadet edeceğiz Biz ona teslim olduk" demişlerdi.

134. Bir ümmetti onlar. geldiler ve geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin
        Aynen sizin kazandıklarınızın gibi. Size sorulmaz, onların yaptıklarından
135. Kendileri dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun da doğru yolu bulun"
        Artık sen, de ki: "Hayır, Hanif olan İbrahim'e uyarız. O müşrik değildi"
136. "(Rab olan) Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İsak, Yakup ve
        Ardından gelen soyuna indirilene, Musa, ve İsa'ya ve peygamberlere

        Beyan edilip Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç birini
        Ayırt etmeyiz bir diğerinden. Biz Allah'a teslim olmuş kimseleriz.
137. Kuşkusuz onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulurlar
        Ancak yüz çevirirlerse onlar, ayrılığa düşer, çelişki içine girmiş olurlar
        Refik olarak Allah onlara karşı sana yeter. O her şeyi işitendir, bilendir.
138. Allah'ın boyası. Allah'ın boyasından daha güzel renk veren kimdir?

        Biz yalnız ve yalnız O'na kulluk edip ibadet ederiz. (Hakikat budur.)
139. "Allah hakkında bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? O bizim Rabbimizdir
        Kesinlikle sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptığımız şeyler bize aittir.
        Aynen sizin yaptıklarınız da size. Tüm gönlümüzle O'na bağlanmışızdır.
140. Rabıta kurarak yoksa siz, İbrahim'i İsmail'i, İshak'ı, Yakup ve oğullarını
        Aynen Yahudi veya Hristiyan mı söylüyorsunuz? De ki onlara: "Siz mi

        Bilirsiniz yoksa Allah mı daha iyi bilir? Allah'ın bildirdiğini gizleyen
        Aleni şeyi saklayandan daha zalim kimdir? Allah yaptığınızdan gafil değildir."
141. Kazandıkları kendilerinin olan bir ümmetti onlar, bir zaman geldiler, geçtiler.
        Aynen sizin kazandıklarınız gibi. Size onların yaptıklarından sorulmayacaktır.
142. Rotadan çıkmış bir takım dar görüşlü akılsızlar diyeceklerdir ki: "Bunlar
        Alışıp yöneldikleri kıbleden döndüren şey nedir?" Onlara de ki: "Allah'ındır

        Bütün taraf. Doğu da, batı da. O dilediği kimseyi dilediği doğru yola yöneltir.
143. Açıkçası Biz sizi bütün insanlara şahit olmanız için vasat ümmet kılmışızdır.
        Kıldık yine sizi, Peygamberin de tanık olması için doğru yollu ümmet yaptık.
        Aynen eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki; artık kim uyuyor,
        Resule ve kim de topuğu üzerinde gerisin geriye dönüyor bilinsin istedik.
        Allah'ın rehberlik edip hidayet verdiklerinden başkasına bu, zor gelecektir.

        Böylece, Allah imanınızı zayi etmez. Allah insanlara merhametlidir esirgeyendir.
144. Açıkçası Biz senin yüzünü defalarca göğe çevirip arandığını görmekteyiz
        Kıble olarak razı olduğuna yönelteceğiz. Hadi, yüzünü mescid-i Haram'a çevir.
        Artık her nerede olursanız olun yüzünüzü onun tarafına doğru çevirin.
        Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu kendilerine Kitap verilenler bilir.
        Allah yapıp ettiklerinizden gafil değildir. Kesinlikle habersiz değildir.

145. Bütün ayetleri kendilerine kitap verilenlere getirsen de yine de onlar,
        Andolsun ki senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uymazsın
        Kısmen zaten, onların bir bölümü de diğer kesimin kıblesine uymazlar
        Andolsun, sana gelen bunca ilimden sonra onların hevasına uyacak olursan,
        Resmen zalimlerden olursun şüphesiz. Varlık sebebine aykırı davranırsın.
146. Açıkçası şu, kendilerine kitap verdiğimiz kimseler peygamberi tanırlar

        Buna rağmen içlerinden bir kısmı bildikleri halde gerçeği gizlerler.
147. Artık kesinlikle şüpheye düşenlerden olma. Gerçek Rabbinden gelendir.
148. Kesinlikle herkesin yüzünü yönelttiği bir cihet vardır. Öyleyse sizler,
        Aşkla şevkle hayırda yarışın. Nerede olursanız olun Allah Sizi toplar
        Rahatlıkla bir araya getirir. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.
149. Artık her nereden çıkarsan çık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir.

        Bilin ki bu Rabbinden olan bir haktır. Allah yaptığınızdan gafil değildir
150. Artık her nereden çıkarsan çık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir.
        Kesinlikle yüzünüzü o tarafa çevirin de insanlar aleyhinizde olmasınlar
        Ama haksızlık yapan kimseler ve zulümde bulunanlar kimseler başkadır.
        Rahatsız olup korkmayın onlardan, Benden korkun da üzerinizde var olan
        Apaçık nimetlerimi tamamlayayım. Bu vesile ile doğru erişmiş olun.

151. Bilmediklerinizi bildirecek, Kitap ve hikmeti öğretecek, ayetlerimizi okuyacak,
        Arındırma yapacak olan, sizin içinizden olan bir peygamber gönderdik.
152. Kelimelerle zikredin Beni, Ben de anayım sizi. Şükredin, nankörlük etmeyin.
153. Allah'tan sabırla,ve namaz kılmak ile yardım dileyin Ey iman edenler!
        (Rab olan) Allah'ü Teala, şüphesiz ki sabreden kimselerle beraberdir.
154. Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Siz anlamazsınız, onlar diridir.

155. Biz, andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlıkla, can, ürün  ve mallardan 
        Azaltmakla sizi farklı farklı sınayacağız. Sabır gösterenleri müjdele.
156. Ki onlar şöyle derler, başlarına herhangi bir musibet isabet ettiğinde:
        "Allah'a ait kullarız biz. Nihayetinde bizim dönüşümüz O'nadır yine"
157. Rablerinden bağışlanma ve rahmet onlara. İşte hidayete erenler bunlardır.
158. Allah'ın işaretlerindendir Safa ve Merve şüphesiz. Kim Ka'be'yi hacceder,

        Bir umre yaparsa yada, bu ikisi arasında gidip gelmesinde mahzur yoktur.
        Artık kim gönülden iyilik yaparsa, şüphesiz Allah şükre karşılık verendir, bilendir
159. Kesinlikle insanlara hidayet olarak apaçık delillerden indirdiklerimizi gizleyenler
        Allah onlara lanet eder. İşte bunlara, bütün lanet ediciler de lanet ederler.
160. Reddedip bu durumu,  tövbe eden, kendini ıslah eden doğruyu söyleyenler
        Artık müstesnadır. Tövbelerini kabulümdür. Ben tövbeleri kabul eden Rahim'imdir

161. Bu arada şüphesiz gerçeği ısrarla inkar edip kafir olarak ölen kimseler!
        Allah'ın laneti onlara, Meleklerin ve tüm insanların laneti de onlaradır.
162. Kalacaktır onlar, ebediyyen lanette. Ne azapları hafifletilir ne de gözetilir.
163. Allah'ınız tek bir ilahtır. O'ndan başka ilah yoktur. O, Rahman'dır, Rahimdir.
164. (Rabıtalı, rabıtasız) göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzler
        Ardı sıra gelişinde, insanlara yarar sağlamak üzere yüzüp giden gemiler,

        Bir şekilde Allah'ın gökten yağdırdıkları ile yeryüzünü ölümünün ardından
        Açıkça diriltmesinde, sonra da yeryüzünde her canlıyı üretip, yaymasında
        Kifayetli rüzgarları estirmesiyle, gökle yer arasında emrine amade olan
        Akıp giden bulutlarda, düşünüp akıl erdirenler topluluk için nice ayetler vardır.
165. Rab varken, insanların bir kısmı Allah'tan başkasını ona eş ve ortak tutarlar
        Allah gibi severler bunları. İman edenlerin ise Allah'a sevgileri daha güçlüdür.

        Bir şekilde zulmedenler azaba uğradıklarında görseydi, tüm kuvvet Allah'ındır
        Allah'ın azabının pek şiddetli olduğu halini anlayacaklarını keşfedebilseler.
166. Kendilerine uyulanlar o vakit azabı görerek uyanlardan kaçıp uzaklaşırlar.
        Aralarında vesilen olan her ne varsa tüm sebepler tamamıyla kopup gider..
167. Rabıtalı olarak uyanlar derler ki: "Keşke bir kez daha dünyaya dönebilsek eğer,
        Artık onlar bizden nasıl uzaklaşıyorsa, biz de onlardan aynen uzak dururduk.

        Böylece Allah onların yaptıklarını hasretten ibaret gösterir. Ateşten çıkamaz onlar.
168. Artık ey insanlar! Yeryüzünde helal ve temiz olan şeylerden nasip alın sizler.
        Kesinlikle şeytanın izini takip etmeyin. Gerçekten o, size apaçık bir düşmandır.
169. Ancak o, size; çirkinliği, hayasızlığı, Allah hakkında bilmediklerini emreder.
170. Rızanızla Allah'ın indirdiklerine uyun diye ne zaman denilse hemen onlar:
        "Atalarımız neye uyduysa, biz de o şekilde bir alışkanlığa uyarız" derler.

        Bir şeyden anlamıyor, akıl erdiremiyorsa atalarınız. Doğruyu bulamamış idiyseler?
171. Allah'ı inkar edenlerin durumu; anlamadan bağırıp çağıran kimseye benzer.
        Kördürler dilsizdirler, sağırdırlar. Dolayısıyla da hiç bir şeye akıl erdiremezler.
172. Artık ey iman edenler! Size rızık olan verilen şeylerden temiz olanları yiyin.
        Rab olan Allah'a kulluk edip ibadet ediyorsanız, öyleyse sadece O'na şükredin.
173. Allah size başkasının adına kesilmiş olanı, domuz etini, leş yemeyi haram kılmıştır.

        Başka çaresi kalmaz muhtaç kalırsa haddi aşmamak şartıyla ona vebal yoktur.
        Ancak başkasının hakkına el uzatmasın. Çünkü Allah bağışlayandır, Rahimdir.
174. Kitap ki onu Allah indirmiştir. Ondan bir şeyi gizleyip saklayan kimseler,
        Az bir değer karşılığında bir şey satın alanların karınları yedikleri ateşle doludur.
        Rab olan Allah kıyamet günü onlara değer verip de ne konuşur. ne de temizler.
        Ancak onlara o gün içinden çıkılmaz çok elim çok acıklı bir azap vardır.

175. Bağışlanmaya karşılık azabı, hidayete karşılık da sapıklığı satın aldı onlar.
        Ateşe ne kadar dayanıklıdırlar onlar! Ne derece sabırlı ve dirençlidirler!
176. Kitabı, şüphesiz Allah hak üzere indirmesindendir bu. Hakkı söylemek içindir.
        Allah kitabında anlaşmazlığa düşenler, elbette ki uzak bir ayrılık içindedirler.
177. Rastgele yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirip durmanız hayırlı bir şey değildir.
        Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba, peygamberlere iman edenler,

        Büyük bir sevgi ile servetine bağlılığına rağmen, onu yetimlere, yoksullara
        Arzu edip isteyenlere, yolda kalmışlara, esir olanlara veren, namaz kıllan,
        Kusursuz zekat veren, ahitleştiğinde ahitlerine vefa gösteren, sıkıntıya sabreden,
        Aksilik, zorluk, hastalık ve savaş zamanında gelen belalara karşı sabredenlerdir
        Rızayı gözeten işte bunlardır. Doğru sözlü olanlar ve muttaki olan kimseler.
178. Açıkça ey iman edenler! öldürülenler hakkında size kısas farz kılınmıştır.

       Böylelikle; hür kimseye karşılık hür. Köleye karşılık köle. Dişiye karşı dişidir.
       Ama öldüren, öldürülenin kardeşinden bağışlanmaya nail olursa, kısas kalkar.
       Kısas yerine,öldürülenin velisinin akla ve örfe uygun iyilikle uyması gerekir.
       Ayrıca da öldürenin de öldürdüğü kimsenin velisine güzellikte bulunması gerekir.
       Rabbinizden gelen bir hükmü hafifletme ve bir rahmettir bu. Bundan sonra eğer
       Açıkça yine zulme kalkar, haddi aşarsa, artık ona elemle dolu acı bir azap vardır.

179. Böylece umulur ki sakınırsınız ey akıl sahipleri! Çünkü kısasta sizin için hayat vardır.
180. Ayrılma vakti ölüm birinizi gelip yaklaştığında, geride bir mal bırakırsa eğer,
        Kalan maldan anaya, babaya ve yakınlarına örfe uygun vasiyet farz kılınmıştır.
        Allah'a karşı gelmekten sakınan takva sahipleri için belirlenen bir yükümlülüktür.
181. Resmen vasiyeti duyduktan sonra değiştiren olursa eğer, vebali değiştirenedir.
        Allah muhakkak ki her şeyi hakkıyla işitendir. her şeyi hakkıyla bilendir.

182. Bunun yanında kim vasiyet edenin hata etmesinden yada bilerek günaha girer
        Amacıyla endişe eder de aralarında uzlaşma sağlarsa artık ona vebal yoktur.
        Kesinlikle Allah suçları örtendir. çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
183. Açıkça kötülüklerden ve şüpheli şeylerden korunmanız için ey iman edenler!
        Resmen sizden öncekilere farz olduğu gibi size de oruç faz kılınmıştır.
184. Ancak hasta yahut yolculukta olan tutamadığı günler sayısınca diğer

        Başka günlerde tutsun. Oruç sayılı günlerdir. Kime oruç zor gelirse eğer,
        Artık her tutmadığı gün için bir yoksulu doyurur. Kim hayır yaparsa eğer,
        Kendisi için hayırlıdır. Fakat bilseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
185. Ay olarak ramazan, öyle bir aydır ki, İnsanlara hidayeti, doğruyu bildiren
        Ruhani apaçık delilleri, belgeleri içeren Kur'an bu ayda indirilmiştir.
        Artık sizden kim bu aya erişirse orucunu tutsun. Kim hasta veya yolcuysa eğer,

        Bırakıp tutmadıkları sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler.
        Aksine zorluk istemez. Bu sayıyı tamamlamanız, doğru yola eriştirmesine
        Karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Böylelikle şükretmeniz umulur.
186. Artık kullarım Beni sana soracak olurlarsa, Muhakkak ki ben çok yakınımdır.
        Rucu edip bana, dua eden kişiye dua ile çağırdığı zaman icabet ederim
        Artık onlar da benim çağrıma cevap versinler, inansınlar da doğru yolu bulsunlar.

187. Beraber olduğunuz kadınlarınıza oruç gününün gecesinde yaklaşmanız helaldir
        Açıkçası onlar sizin örtüleriniz, siz de onlar için örtüsünüz. Allah bildi ki sizin,
        Kendi nefsinizi yenemeyecek, sabredemeyeceksiniz, tövbenizi kabul etti sizden.
        Artık siz bağışladı. Böylece onlara yaklaşın. Allah'ın size yazdığını dileyin.
        Resmen siyah iplikle beyaz iplik ayıt edilen fecir vaktine kadar yiyin, için.
        Ardından orucu geceye kadar tam olarak tutun.Fakat mescidde oturup kalır,

        Böylece ibadete niyetlenir itikafa girerseniz. O zaman eşlerinize yaklaşmayın.
        Allah'ın sınırlarıdır bunlar. Yaklaşmayın sizler o sınırlara. İnsanlar sakınsınlar
        Korunsunlar diye Allah. ayetlerini böyle açıklar. Korunup sakınmanız umulur.
188. Aranızda haksızlık yapıp bir birinizin mallarını haksızlıkla yemeyin sakın.
        Resmi olarak diğer insanların malını yemek için hukuki hilelere başvurmayın
189. Ayların yeni halini sorarlar. De ki: "Onlar insanlar ve Hac için belli vakitlerdir.

        (Birr) iyilik, hayır, evlere arkadan girmeniz değildir. Fakat iyilik takvadandır.
        Allah'tan sakının evlere kapılarından girin. Böylece kurtuluşa ermeniz umulur.
190. Karşılık olarak sizinle savaşanlarla, siz de savaşın, vuruşun hakkını verin.
        Ancak aşırıya gitmeyin. Şüphesiz Allah aşırı giden kimseleri sevmez.
191. Rakip olan düşmanlarını bulduğunuz yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden
        Aynen siz de onları çıkarın. Fitne adam öldürmekten çok daha beterdir.

        Bozgunculuk yapmayıp sizinle savaşa kalkışmazlarsa siz de onlarla savaşmayın
        Ayrıca Mescid-i Haram yanındakilerle savaşmayın.  Ama savaşırlarsa eğer
        Kutsal mekanda öldürürlerse siz de öldürün onları. Kafirlerin cezası böyledir.
192. Ama onlar savaşmaktan vazgeçerlerse, Şüphesiz Allah Bağışlayandır, Rahimdir.
193. Resmen yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar ve din de Allah'ın oluncaya kadar
        Amansızca çarpışın. Vazgeçerlerse, artık düşmanlık; zalimden başkasına yoktur.

194. Bilin ki haram ay haram aya karşılıktır. Saygı ve hürmet her daim karşılıklıdır.
        Artık kim size saldırırsa, aynen siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının sizler.
        Kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir Allah. Böylece olursunuz beraber.
195. Allah yolunda mallarınızı sarfedin. Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın.
        Rab olan Allah iyilik edenleri sever şüphesiz. Siz yapabildiğiniz kadar iyilik edin.
196. Allah için hacc'ı ve umreyi tamamlayın. Muhtelif sebeplerden tamamlayamazsanız

        Bir şekilde, o zaman size gücünüze göre yapabildiğiniz kadar bir şey kurban edin
        Ancak kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. İçinizde hasta olan
        Kusurlu rahatsızlık varsa başında, onun; oruç tutması, sadaka vermesi yada kurban;
        Adına olmak üzere keser. Sonra emin olduğunuz zaman hacc, umre yapmak isteyen
        Rahatlıkla kurban kesmesi gerekir. İmkanı olmayan üç gün olarak hacda oruç tutar,
        Ailesine, yurduna  dönünce de yedi gün oruç tutar. İşte böylece on gün oruç tutar.

        Bu Ailesi Mescid-i Haramda olmayanlaradır. Allah'tan sakın, Allah'ın azabı çetindir.

197. Ayların bilen kısmındadır hacc. Kim o aylarda hacc etmeye niyet ederse eğer,
        Kadına yaklaşma, herhangi bir kötülükte bulunma, fısk, kavga, hacc'da yoktur..
        Allah bilir, hayır adına her ne işlerseniz. Yol için kendinize azık hazırlayın,
        Rahatınız için azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıllı kişiler! Korkup sakının.
198. Arafat'tan akın akın hep birlikte indiğinizde Meş'ar-ı Haram'da Allah' anın.

        Bu arada Rabbinizden lütfunu istemenizde ticaret yapmanızda sakınca yoktur
        (Allah) sizi nasıl ki doğru yolu gösterip hakikate ilettiyse O'nu öylece anın.
        Kendinizi önceden kaybedip yolu şaşırmış olanlardandınız. Şimdi O'nu anın.
199. Akın akın insanların Arafat'tan döndüğü yerden siz de hep birden dönün
        (Rab olan) Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
200. Allah'ı hakkıyla anın, Hacc'a ait ibadetlerinizi bitirdikten sonra. Aynen

        Babalarınızı, atalarınızı andığınız gibi hatta daha üstün bir surette olsun.
        Ancak insanlardan bir kısmı vardır ki: "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada ver
        Katından vereceğini" İşte bunların ahirette herhangi bir nasibi yoktur.
201. Ama içlerinde öyleleri de var ki: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada  iyilik ver,
        Rabbimiz Bize ahirette de iyilik ver. ve bizi ateşin azabından koru" derler.
202. Allah'ın hesabı çok hızlı görür. İşte kazançlarından nasibi olanlar bunlardır.

203. Bu sayılı günlerde Allah'ı anın. İki gün içinde acele edip dönene suç yoktur.
        Aynı şekilde orada(Mina) da kalana da günah yoktur ama bu sakınan içindir.
        Korkup sakının Allah'tan. İyi biliniz ki gerçekten O'na döndürüleceksiniz sizler.
204. Açıkçası insanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatına dair sözleri seni şaşırtır.
        Rahatlatır, hoşuna gider. yüreğindekine Allah'ı şahit eder. Oysa azılı düşmandır.
205. Artık bir iş başına geçti mi, yeryüzünde sosyal düzeni bozmaya çabalar.

        Bozgunculukla, ekonomik yapıyı ve nesli helaka çalışır. Ama Allah fesadı sevmez.
206. "Allah'tan kork" dense ona, büyüklenme gururu onu büyük günaha sürükler.
        Kuşatılmış günahıyla, ona cehennem yeter. Orası ne kötü bir yataktır.
207. Allah rızasına kazanmak için insanlar arasında, adeta nefsini satanlar vardır.
        Rızası uğrunda her şeyi yapar onlar. Allah kullarına karşı pek çok şefkatlidir.
208. Artık ey iman edenler! Hepiniz  birden topluca sulha ve güvenliğe girin.

        (Bir şekilde de olsa) şeytanın adımlarını izlemeyin. O size apaçık düşmandır.
209. Apaçık deliller size geldikten sonra yine de ayağınız kayarsa eğer,
        Kesinlikle bilin ki, Allah üstündür, güçlüdür. Hüküm ve hikmet sahibidir.
210. Allah'ın bulutların gölgeleri içinde, kendilerine meleklerle beraber
        Rastgelip azabın gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Halbuki bütün işler
        Allah'a eninde sonunda döner. Nihayetinde bütün işler O'na varır.

211. Bir kere sor bakalım İsrailoğullarına, onlara verdik, nice apaçık deliller.
        Allah'ın nimetlerine nail olduktan sonra kim bunları değiştirirse eğer,
        Kesinlikle bilsin ki, Allah, cezası şiddetli, azabı çok çetin olandır.
212. Açıkçası kafirlere dünya hayatı çekici ve süslü gösterildi. Onlar
        Resmen iman edenlerin bir kısmıyla alay ediyorlar. Ama müttakiler
        Artık kıyamette onlardan üstündür. Allah dilediğine sonsuz rızık verir

213. Bir tek ümmetti insanlar. Allah gönderdi müjdeci de uyarıcı peygamberler.
        Ayrılığa düştükleri konularda insanlar, dosdoğru hüküm verileceği anlar
        Kitap indirdi onlarla beraber. Onlara bu apaçık deliller geldikten sonra
        Aynen yine birbirlerine olan çekemezlik yüzünden anlaşmazlığa düştüler.
        (Rab olan) Allah halbuki iman edenleri, anlaşmazlığa düştükleri şeyler,
        Ayrıştıkları şeyleri izniyle doğruya iletti. Allah dilediğini doğruya yöneltir.

214. Başınıza sizden öncekilerin halleri gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
        Açıkçası onlara öyle yoksulluk, öyle dayanılmaz zorluk, öyle sıkıntılar
        Karşısında kaldılar ki, sonunda Resul ve onun beraberindeki iman edenler:
        "Allah'ın yardımı ne zaman? diyordu. Bilin ki Allah'ın yardımı yakındır.
215. (Rahatlıkla) infak edecekleri şeyi soruyorlar. De ki: "Hayra ait sarf edilecekler
        Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış olanlaradır.

        Bir hayır olarak ne yaparsanız yapın, şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir."
216. Ağır gelir size, hoşlanmazsınız  ama düşmanlarla savaşma size farz kılınmıştır.
        Kabul etmeyip hoşlanmazsınız bazı şeylerde fakat o şeyler sizin için hayırlıdır.
        Ayrıca bazı şeyler de vardır hoşlanırsınız ama şerdir. Siz bilmezsiniz Allah bilir.
217. (Ruhsat olarak) senden haram aylarda savaşmayı sorarlar. De ki: "Büyük günahtır
        Ayların haram olanlarında savaşmak. Fakat insanları Allah yolundan çıkarmak,

        Bu vesile ile onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak, halkı men etmek,
        Açıkça oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, daha beterdir
        Katletmekten. Eğer güç yetirirlerse onlar, sizi dininizden döndürünceye kadar
        Aynı hızda sizin savaşmayı sürdürür dururlar. Sizden kim dininden geri döner,
        Reddetmiş olarak ölürse, artık onların tüm yaptıkları işler dünya da boşa çıkar,
        Ahirette de boşa çıkmıştır. Onlar ateş ehlidir artık ve orada ebediyyen kalıcıdırlar.

218. Baskı, zulümle yurdundan çıkarılanlar, Allah yolunda cihat eden müminler,
        Allah'ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
219. Kumarı içkiyi sorarlar De ki: "İkisinde hem büyük günah hem de fayda vardır.
        Ama günahları faydasından çok daha fazladır." Ne infak edeceklerini sorarlar.
        (Resmen) de ki: "İhtiyacınızdan gerine ne kalırsa onu infak edin sizler"
         Allah böylece ayetlerini size açıklar, ta ki iyice düşünmeniz ümit edilir.

220. Bu dünya ve ahirette yetimler hakkında soruyorlar. De ki: "Onları iyi haller,
        Ahlaklı kılıp durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Onları aranıza katarsanız eğer,
        Kardeşlerinizdir artık onlar. Allah fesat çıkaranları ıslah edenden ayırt eder, bilir.
        Allah dileseydi işlerinizi sarpa sardırırdı. Şüphesiz Allah Aziz'dir, Hakim'dir.
221. (Redd-i imanı bilinen) müşrik kadınları nikahlamayın ta ki, iman edinceye kadar.
         Açıkçası iman eden bir cariye, sizin çok hoşunuza gitse bile müşrik kadından

         (Bin kat) daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de nikahlamayın iman edinceye kadar.
         Aynı şekilde, iman eden bir köle, hoşunuza giden müşrik erkekten daha hayırlıdır.
         Kesinlikle onlar sizi ateşe çağırırlar. Allah ise, izniyle  mağfirete ve cennete çağırır.
         Apaçık şekilde O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp da düşünürler.
222. Rahatsılık olan kadınların hayız halini sana sorarlar. De ki: "O bir rahatsızlıktır.
        Aybaşı vaktinde kadınlardan uzak durun. Yaklaşmayın ta ki, temizleninceye kadar.

        Bitip de temizlendikten sonra Allah size nasıl emrettiyse o şekilde onlara yaklaşın.
        Allah, şüphesiz ki, hakkıyla tövbe edenleri sever. İyice temizlenenleri sever.
223. Kadınlar sizin için bir tarladır. Artık tarlalarınıza dilediğiniz gibi varın girin.
        Ancak siz de öncesinde kendinizi iyi davranışlarla hazırlayarak takdim edin.
        (Rab olan) Allah'tan sakının ve bilin ki, O'na kavuşacaksınız. Müminlere müjde ver
224. Allah adına yaptığınız yeminleri bahane ederek, iyilik yapmanıza engel olmasın

        Bu insanların arasını düzeltmesine engel olmasın. Allah işitendir, bilendir.
225. Allah sizi, boş yere ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz fakat,
        Kalplerinizdeki niyetlerle kazandıklarınızdan dolayı sizi mes'ul tutar.
        Allah suçları örter, günahları bağışlayandır, oldukça yumuşak davranandır.
226. Reddedip kadınlardan uzaklaşmaya yemin edenler, dört ay beklerler.
        Ancak bu süre zarfında vazgeçerlerse, Allah Şüphesiz Gafur'dur Rahim'dir.

227. Boşanma hususunda ısrar ederlerse eğer, Allah her şeyi işitendir, bilendir.
228. Ayrılıp boşanan kadınlar temizlenme süresi olarak üç ay adet beklerler.
        Kesinlikle rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri helal değildir,
        Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa eğer. Kocaları bu müddette eğer
        Rıza gösterip barışmak isterlerse, tekrar onları almada daha önceliklidir.
        Aşırı olmamak üzere kadınlar, kendi lehinde de, aleyhine de hakları vardır

        Bir derece daha erkeklerin hakları onların üzerindedir. Allah Aziz'dir, Hakim'dir
229. Açıkçası, boşanma iki kezdir. Sonrası ya güzellikle tutma yada hoşça bırakmadır.
        (Kadınlara) onlara verdiğiniz şeyleri gerisin geriye almanız size helal değildir.
        Ama her ikisinin de Allah'ın sınırlarını korumasından korkarlarsa, o başkadır.
        Resmen siz de onların Allah'ın sınırlarını koruyamayacaklarından korkar,
        Açıkçası endişe ederseniz eğer, kadının verdiği fidyede ikisine de günah yoktur.

        Bunlar  bu şekliyle Allah'ın sınırlarıdır. Sakın ha bu sınırları aşmayın sizler.
        Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar ki zulmedenlerin ta kendileridir.
230. Kadını erkek üçüncü kez boşarsa, bundan sonra kadın, başka kocaya varmadan
        Aynı kocaya nikahlaması helal olmaz. Bu (yeni) koca da onu boşarsa eğer
        Rahat ve huzurlu olacaklarına kanaat getireceklerini sanıyorlarsa tekrar
        Anlaşarak bir birlerine dönmelerinde günah yoktur. İşte bu gibi şeyler

        Bilen bir topluluğa açıklamadır. Allah sınırlarını böyle detaylı açıklar.
231. Artık kadınlarınızı boşadığınızda, bekleme süreleri bitince ya iyilikle tutun
         Kadınlarınızı ya da güzellikle salıverin. Fakat onların hakkını ihlal etmeyin
         Artık onları zorla tutmayın. Kim böyle yaparsa nefsine zulmetmiş olur.
         Resmen kendine zarar vermiş olur. Allah'ın ayetlerini şaka zannetmeyin.
         Allah'ın size verdiği nimetini ve öğüt için indirdiği kitabı ve hikmeti anın

         Bilin ki Allah her şeyi bilendir. O'ndan  hakkıyla korkun ve sakının.
232. Artık kadınları boşadığınızda, bekleme süreleri de tamamlanmışsa eğer
         Kendi aralarında uzlaştıkları takdirde, kocalarıyla nikahına engel olmayın.
         Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimselere, işte bu şekilde öğüt verilir.
         Resmen bu sizin için daha hayırlı ve temizdir. Siz bilmezsiniz ama Allah bilir.
233. Anneler emzirmeyi tamamlamak isterlerse iki tam yıl olarak emzirirler.

        Bu durumda onların yiyeceği giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir.
        Artık kimseye güç yetiremeyeceği şeyin dışında yük teklif edilmemektedir
        Kendisinden çocuğu olan baba da, anne de, çocuk da zarar görmemelidir.
        Aynı şekildedir mirasçıya olan hüküm de. Ana ile baba birbiriyle danışır,
        Rızaları ile çocuğun memeden kesilmesi bitmeden ayrılmak isterlerse eğer,
        Artık bunda ikisi içinde güçlük yoktur. Çocuklarınızı emzirtmek isterseniz eğer,

        Bu durumda örf ve adete uygun olarak verip ödedikten sonra sorumluluk yoktur.
        Allah'tan hakkıyla korkup sakının. İyi bilin ki Allah yaptıklarınızı görendir.
234. Kim ki ölür de geride eşler bırakırsa, onlar dört ayı on gün kadar beklerler.
        Ancak bekleme süresi dolduğunda kendilerinin meşru şekilde yaptıkları şeyler
        Resmen uygundur. Size sorumluluk yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
235. (Açıkça iddeti bekleyen) kadınları nikahlama arzunuzu kendilerine hissettirme,

        Beyan edip açıklamanızda veya gönlünüzde saklamanızda bir mahzur yoktur.
        Allah şüphesiz ki gönlünüzden geçeni, onları anacağınızı hakkıyla bilir.
        Kesinlikle bilinen uygun sözler dışında onlarla gizli şekilde vaatleşmeyin.
        Aşikar olması gerekeni bekleme süresi içinde gizlice kesin kararlı getirmeyin.
        Rahatlıkla Allah sizin içinizden geçeni gayet iyi bilmektedir. O'ndan kaçının.
        Allah şüphesiz ki bağışlayandır. İyi bilin ki O oldukça yumuşak davranandır.

236. Birleşmediğiniz, mehirlerini belirlemediğiniz kadınları boşamanızda beis yoktur.
        Ama onları faydalandırın, gücü yeten gücü yettiği kadar onlara bir şeyler versin.
        Kudreti olmayan da kendi gücü nispetinde ve örfe uygun olarak bir şeyler versin
        Açıkçası bu güzel davranıp ihsan sahibi olan kimseler üzerine güzel bir haktır.
237. Rızalaşıp bir mehir tespit ettiyseniz ve onlar el sürmeden boşarsanız eğer,
        Artık tespit ettiğiniz mehrin yarısını vermeniz gerekir. Ancak kadın bunu bağışlar

        Bahşederse nikah bağındaki hakkını böylesi başkadır. Sizin bağışlamanız takvadır.
        Aranızdaki üstünlüğü derece farkını unutmayın. Şüphesiz Allah yaptığınızı görür.
238. Koruyun namazları özellikle orta namazı. Allah'a gönülden itaat ederek namaz kılın.
239. Acizlikten korkarsanız, yaya veya binek üstünde namazı kılın. Emniyete girdiğiniz an,
        (Rab olan) Allah'ın size bilmediklerinizi öğrettiği şekliyle O'nu zikrederek anın.
240. Aranızdan, ölüp de geride eşler bırakanlara gelince, onların evlerinden çıkmaksızın

        Bir yıl boyunca geçimlerine yetecek kadar, eşlerine vasiyet bırakmaları gerekir.
        Ama onlar kendiliklerinden evden çıkarlarsa artık onlara bir sorumluluk yoktur.
        Kendileri hakkında yararlı gördüklerini yaptıklarından dolayı günah yoktur.
        Allah'ın kudreti mutlak olarak her şeye üstündür. Hüküm ve hikmet sahibidir.
241. Resmen boşanan kadınların örfe uygun hakları vardır. Bu müttakilere bir borçtur.
242. Allah düşünüp de gerçekleri anlarsınız diye ayetlerini işte böyle açıklamaktadır.

243. Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi?
        Allah onlara "ölün" dedi. Sonra da onları diriltti. Allah insanlara ihsan sahibidir
        Kesinlikle. Fakat insanların bir çoğu şükretmez ve oldukça nankördürler.
244. Allah yolunda savaşın, vuruşun. Bilin ki, Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
245. (Rab olan) Allah'a kat kat karşılık olacak şekilde güzel bir borç verecek kimdir?
         Allah daraltır ve genişletir, bollaştırır. Nihayetinde O'na döndürüleceksiniz sizler.

246. Bir şekilde Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi?
        Açıkça peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder (onunla beraber
        Kıyasıya) Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O da:" Size savaş farz edilir
        Arkasından da savaşmayacak olursanız" demişti. Bunun üzerine de onlar:
        "Reddedilip yurdumuzdan çıkarıldık ve bizi evlatlarımızdan ayırdılar.
         Allah yolunda ne diye savaşmayalım?" demişlerdi. Savaş farz edildiği anlar

        Bunların az bir kısmı haricinde yüz çevirdiler. Allah zalimleri elbette bilir.
247. "Allah size Talut'u melik olarak gönderdi" dedi peygamberleri. Onlar ise :
        "Kesinlikle hükümranlığa bizim ondan daha ziyade hakkımız vardır.
        Ayrıca malca da bizden üstün değildir.O bize nasıl melik olur" dediler.
        Resulleri de: "Şüphesiz ki Allah onu size üstün yapıp, onu seçmiştir.
        Ayrıca onu bilgisini ve beden gücü bakımından üstünlük vermiştir.

        Böylece, Allah mülkünü dilediğine verir. Allah'ın rahmeti boldur, bilendir.
248. Ardından peygamberleri şöyle dedi: "Onun melikliğinin işareti, Rabbinizden
        Kudret olarak size; iç huzuru ve itminan verici şekilde Musa ile Harun'dan
        Artakaların bulunduğu ve melekler tarafından taşınan Tabu'la gelmesidir.
        Resmen siz inanıyorsanız eğer, şüphesiz ki sizin için bunda bir delil vardır.
149. Ayrıldığında ordusuyla birlikte Talut dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla sınayacaktır.

        Benden olmayacaktır kim o ırmağın suyundan içerse. Kim tatmazsa bendendir.
        Ancak bir avuç su alana söz yoktur." Irmağa gelince bir çoğu ondan içtiler
        Küçük bir kısmı içmedi. Talut ve ona iman edenlerle beraber ırmağı geçince onlar:
        "Artık bugün bizim bu halimizle Calut'a ve ordusuna karşı bir gücümüz yok" dediler
        (Rab olan) Allah'a muhakkak ki bu vesileyle kavuşacağını umanlar ise şöyle dediler:
        "Allah'ın izniyle nice küçük topluluk çok olana galip gelmiştir.Allah sabredenlerledir."

150. Bunlar Calut ve ordusuyla muharebe için karşı karşıya geldiklerinde şöyle dediler:
        "Adımlarımızı sabit kıl ayağımızı kaydırma Ey Rabbimiz! Bize çokça sabır ver.
        Kafirler topluluğuna karşı bize sen yardım et. Eyle bizi onlara karşı muzaffer."
251. Allah'ın izniyle böylece onları bozguna uğrattılar. Davut Calut'u öldürmüştür.
        Rab olan Allah kendisine saltanat ve hikmet ihsan etti. Ona dilediğinden öğretmiştir.
        Allah'ın, insanların bir kısmını diğer kısmı ile def edip gidermesi olmasaydı eğer,

        Bu yeryüzü mutlaka bozulurdu. Fakat Allah alemlere karşı büyük bir lütfü vardır.
252. Allah'ın ayetleridir işte bunlar. Onları saha hakkıyla okuyoruz. Sen elçilerdensindir.
253. Kuşkusuz o peygamberlerden bir kısmını diğer kısmına üstün kıldık. Farklı meziyetler;
        Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve bazılarının da derecelerini yücelttikleri vardır.
        Ruh'ul Kudus'le destekledik Meryem oğlu İsa'yı ve ona verdik nice apaçık deliller.
        Allah dileseydi eğer, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bu ümmetler

        Birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar yine ihtilafa girip, aykırılığa düştüler.
        Artık onlardan kimisi gelene inandı, kimi de inkar etti. Allah dileseydi eğer,
        Kesinlikle birbirlerini öldürmezlerdi. Allah dilediğini, dilediği şekilde yapar.
254. Alışverişin, dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmeden verdiğimiz
        Rızıklardan infak edin ey iman edenler!. Kafirler ise zalimlerin ta kendileridir.
255. Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, Kayyum'dur. He an ve her şeyi gözetir.

        Bir şekilde  dahi ne uyuklamaya düşer ne de uykuya dalar. Ne varsa O'nundur.
        Açıkça göklerde ve yerde. O'nun izni olmazsa şefaatte bulunacak kimdir?
        Kesinlikle O önlerindekini de arkalarındakini de bilir. O'nun dilediği kadar
        Alır onun ilminden. Dilemesinden başka hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar.
        Resmen O'nun kürsüsü tün gökleri de, yeri de tümüyle kaplayıp kuşatmıştır.
        Açıkçası onların korunması O'na ağır gelmez. O çok yücedir, çok büyüktür.

256. Baskı ve zorlama yoktur dinde. Şüphesiz ki doğruluk sapkınlıktan ayrılmıştır.
        Artık kim Tağut'u reddedip Allah'a inanırsa, o sağlam bir kulpa yapışmıştır.
        Kopması yoktur bunun artık. Şüphesiz Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
257. Allah iman edenlerin velisidir, dostudur. Onları karanlıktan aydınlığa çıkarır.
        Reddedip inkar edenlerin ise dostu Tağut'tur. Onları nurdan karanlığa sokar.
        Ateşin halkıdır işte onlar. Onlar ki, orada sonsuza kadar kalacak kimselerdir.

258. Bir de Allah'ın kendisine saltanat verdiği kişinin İbrahim'le tartıştığını görmedin mi?
        Açıkçası İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti. O da demişti ki:
        "(Kesinlikle) ben de diriltirim ve öldürürüm." İbrahim: "Şüphesiz Allah güneşi
         Aynı şekilde doğudan doğurur, sen batıdan doğdur." deyince inkarcı afalladı.
         (Rab olan) Allah zülmeden zalimler topluluğunu doğru yola sevketmez ki.
259. Altı üstüne gelmiş, ıpıssız duran bir beldeye uğrayan kimseyi görmedin mi?

         Bu kişi: "Allah bu şehri ölümünden sonra nasıl olup da diriltecek ki" demişti.
         Allah onu öylece tam olarak yüz yıl ölü olarak bıraktı. Sonra onu diriltti.
         Kendisine O dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden de az" dedi.
         Allah ona: "Hayır, bu şekilde yüz yıl kaldın, Yiyeceğine, içeceğine bakıver.
         Resmen bozulmamış bile. Eşeğine de bak. Bunu yapmamız insanlara ibret içindir
         Aşikar olan kemiklere de bak. nasıl bir araya getiriyor, sonra da et giydiriyoruz.

        Bunlar apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "Biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir."
260. An o zamanı ki, hani İbrahim demişti ki: "Rabbim ölüleri nasıl diriltiyorsun göster."
        Kendisine: "İnanmıyor musun?" deyince, "Evet, inanıyorum ancak kalbimin
        Anlaması tatmin olması için" demişti."Öyleyse dört kuş al, onları kendine alıştır.
        Rahatlanınca onları kes ve parçalarını karıştır sonra her bir parçasını bir dağa götür.
        Ardından çağır onları. Sana koşarak gelirler. Bil ki; Allah Aziz'dir Hakim'dir.

261. Bir misal olarak, mallarını Allah yolunda harcayanların durumu şunun gibidir.
        Aynen her birinde yedi yüz tane olan, yedi başaklı bir tohuma benzemektedir.
        Kat kat dilediğine Allar verir artırır. Allah'ın ihsanı boldur ve her şeyi bilendir.
262. Allah yolunda mallarını infak edip de ardından başa kakmayıp eziyet etmeyenler
        Rableri katında ecileri olanlardır. Onlara ne korku, ne de mahzun olma vardır
263. Açıkçası gönül alıcı bir söz ve suç affetme, ardında eziyet olan sadakan hayırlıdır.

        Biliniz ki Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, Oldukça da yumuşak davranandır.
264. Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, mallarını insanlara gösteriş olarak harcayan
        Kimseler gibi, sadakanızı minnet ve eziyetle hiç verilmemiş gibi bir hale getirmeyin.
        Açıkçası böylesi kimsenin durumu; şiddetli yağmur altında, üstünde toprak bulunan
        (Ruhsuz) kayaya benzer. Üzerine sağanak yağmur düştüğünde onu çırılçıplak bırakır.
         Aynen onlar da kazandıklarından bir şey alamazlar. Allah kafirlere hidayet vermez.

265. Bir de yalnızca Allah'ın rızasını almak için kendilerinde olanı infak eden kimseler
        Aynen şuan benzer; yüksek bir tepedeki bahçeye gibidir. Orada sağnak yağmur alır,
        Katlanıp çoğalarak iki kat ürün veren bahçe gibi olur. Gelmese bile yoğun yağmur
        Artık orası mutlaka bir yağmur çisiltisine kavuşur. Allah yaptıklarınızı görendir.
266. Rahat yaşamı içerisinde herhangi biriniz ister mi ki; üzüm, hurma ağaçları olan
        Altından ırmaklar akan oldukça meyvedar bir bahçesi olsun. Kendi nu haldeyken

        Birden ihtiyarlık çöksün. Güçsüz ve çaresiz evlatları olsun. Bu anda bahçeye birden
        Alevli bir kasırga isabet etsin de orayı tüm güzelliğiye baştan başa yaksın kavursun.
        Kesinlikle Allah size ayetlerini inceden inceye düşünesiniz diye böyle açıklıyor.
267. Açıkçası ey iman edenler! Yeryüzünden sizin için çıkardığımız, kazandığınızdan
        Razı olarak iyi ve temiz kabul ettiğiniz nesnelerden infak edin. Kötüleri seçmeyin.
        Aynen şöyle ki, gözünüzü kapatıp da alamayacağınız bayağı şeyleri vermeyin.

        Bilin ki, Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır. Hakkıyla övülmeye layık olandır.
268. Açıkçası şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülüğü, hayasızlığı telkin eder.
        Kesinlikle Allah ise sizi kendisinin bağışlamasına, bol olan ihsanına davet eder.
        Allah, lütfü ile ihsanı oldukça geniş ve bol olandır. O her şeyi gayet iyi bilir.
269. (Rab olan Allah) dilediği kimseye hikmeti ihsan eder. Hikmet verildiyse eğer
        Artık o kimseye büyük bir hayır verilmiştir. Ama yalnız akıl sahipleri ibret alır.

270. Başkası için neyi nafaka gibi infak eder veya adak olarak ne adarsanız sizler,
        Allah muhakkak ki onu bilir. Zulmeden zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
271. Kuşkusuz sadakalarınızı açıktan verirseniz ne hoş, ama gizler de verirseniz eğer
        Açıkçası muhtaç olanlar için de sizin için de daha hayırlı olur. Bu karşılığı olur
        Resmen sizin günahlarınızdan bir kısmına. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
272. Açıkçası onların hidayete erip doğru yolu bulması senin sorumluluğun değildir.

        Bilakis Allah, dilediğine doğru yolu gösterir. Hayır olarak ne infak ederseniz sizler
        Artık kendiniz içindir bunlar. Zaten yaptığınız infak da ancak Allah rızası içindir.
        Kesinlikle yaptığınız her infak size tastamam, haksızlığa uğratılmaksızın geri verilir.
273. Allah yoluna kendilerini tamamıyla vermiş olup yeryüzünde dolaşamayan yoksullar
        Rahatlıkla bu verilen sadakaların sahibidir. Onların istiğnaları sebebiyle zengin sanır
        Açıkça bilmeyenler. Fakat sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar bir şey istemezler

        Bir kimseden yüzsüzlükle. Hayır için ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
274. Allah rızası için onlar, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık olarak infak ederler.
        Kesinlikle ecirlerini Rableri katında göreceklerdir. Onlara ne korku ne üzüntü vardır.
275. Açıkçası faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı cinnet geçiren kimseler gibi olurlar
        (Riba) için onlar: "Ancak alım, satım işleri de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır.
         Allah halbuki alışverişi helal faizi ise haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir,

        Bilgilenir ve faizden vazgeçerse, artık geçmişte aldıkları ona, işi de Allah'a aittir.
        Ayrıca kim faize geri dönerse, artık onlar ateş ehlidir. Orada da ebedi kalacaklardır.
276. Kesinlikle Allah faizi eksiltir, sadakayı da artırır. Allah günahkar kafirleri sevmez.
277. Apaçık iman edip salih amel işleyenler, namazı dosdoğru kılanlar ve zekat verenler
        Rableri katındadır işte onların ecirleri. Onlara ne korku vardır ne de üzüntü vardır.
278. Allah'tan sakının ey iman edenler! Artakalan faizi bırakın müminlerseniz eğer.

279. Bunu böyle yapmazsanız, Allah ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin sizler
        Ana sermayeniz sizindir. Tövbe ederseniz ne zulmeder, ne de zulüm görürsünüz.
280. Kazançlı değil darlık ve borç içindeyse mühlet versin ona, bir genişliğe kadar.
        Ayrıca borcu sadaka olarak bağışlamanız ise bilseniz ki, sizin için daha hayırlıdır.
281. (Rab olan) Allah'a döneceğiniz günden sakının. Sonra herkese kazancı verilecektir
        Artık orada kazandıkları noksansız verilirken, kimseye haksızlık yapılmayacaktır.

282. Belirli bir zaman için borçlandığınız zamanlarda onu yazın, ey iman edenler.
        Aranızda bir katip bulunsun ve bunu dosdoğru olarak yazsın. Öyle ki katipler
        Kendisine Allah'ın öğretip bellettiği nasılsa, öylece yazmaktan çekinmesinler.
        Allah'tan sakınsın üzerinde hak olan, borçlu  da hiç bir eksik nokta bırakmasın
        Rahatsız veya akli yetersizsizliği varsa borçlunun velisi dosdoğru olarak yazsın.
        Ayrıca bu muameleye erkeklerden iki şahit tanık olsun. İki erkek yoksa eğer

        Bir erkek ve biri şaşırıp kaldığında hatırlatıcı olmak üzere iki kadın tanık olsun.
        Artık şahitler çağrıldıkları zaman kaçınmasınlar. Az olsun ya da çok olsun
        Kesinlikle borcu süresiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin. Bu Allah katında en
        Adil, şahitlik için çok daha sağlam tereddüte şüpheye düşmemenizi sağlayan,
        Rızaya uygun faydalı bir şeydir. Ancak peşin alışveriş yapıyor, malınızı elden
        Aranızda devrediyorsanız onu yazıp yazmamakta sizin için bir mahzur yoktur.

        Bir şahit olsun, alış veriş yaptığınızda da. Yazana da, şahide de zarar verilmesin
        Aksini yaparsanız eğer, bu bir isyandır kendiniz için günahtır. Allah'tan sakının
        Kesinlikle Allah size her şeyi öğretmektedir. Allah her şeyi tüm gerçekliğiyle bilir
283. Ancak bir yolculuktaysanız ve bir katip bulamazsanız bu durumda bir rehin yeter.
        Rahatlıkla güveniniz varsa bir birinize, bu durumda Rabbi olan Allah'tan sakınsın
        Aksatmadan emanetini ödesin. Bu duruma da şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin.

        Bilakis bunu kim gizlerse şüphesiz günahkar olur. Allah yaptıklarınızı iyi bilir.
284. Allah'ındır göklerde ve yerde her ne varsa. Yüreğinizden geçeni açıklasanız da
        Ketmedip gizleseniz de Allah sizin onunla hesaba çeker. Sonra dilediğini affeder,
        Azaplandırır dilediğini de. Şüphe yoktur ki Allah, her bir şeye güç yetirendir.
285. Rabbinden indirilene iman etti, peygamber de, müminler de. Hepsi de Allah'a
        Ayrıca O'nun meleklerine, O'nun kitaplarına ve O'nun elçilerine iman etmiştir.

        Bir peygamberini diğer peygamberlerinden ayırt etmeyiz. İşittik demişlerdir.
        Ayrıca "itaat da ettik. Rabbimiz bağışlamanı dileriz. Varış Sana'dır" dediler.
286. Kimseye güç yetiremeyeceğinden fazlasını yüklemez Allah. Lehinedir
        Artık kim ne kazanırsa. Aleyhinedir her ne suç işlerse. "Unuttuğumuz şeyden
        Rabbimiz, bizi muaheze etme. Yanıldığımızdan da bizi sorumlu tutma. Bizden
        Ağır yükler yüklenmemizi isteme ey Rabbimiz, Daha evvelkiler gibi olmasın.

        Bağışla bizi. Merhamet et bize. Esirge bizi. Sen bizim yüze mevlamızsın
        Artık yardım et bize kafirler topluluğuna karşı. İnanırız ki, Sen yardım edersin.
        (Küfredenler zulmeden kimselerdir. Sana inandık iman ettik. İsteriz senden
        Ancak. Başka yok ki bize medet olacak. Sen bizim İlahımızsın, Mevlamızsın
        Rabbimizsin. Kulluk edemedik ama Senin affına inandık. Ümidimiz rahmetinden
        Açık yüreğimizi tüm varlığımızla Senden bekleriz inayeti. Veren ancak Sensin.)